Bir sevgi hikâyesi [27 Temmuz 2001 Cuma]

Bu hikâye “vurdu” beni…
İnternette bir sürü hikaye var ki “ilk yazanının” adı olmadan dolaşıyor kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye, dilden dile ve bilgisayardan bilgisayara…
Ama bir de bunun güzel tarafını düşünün;
…..
Uzun kış geceleri toplanılan soba başları…
Milim milim oyulan kitabe taşları…
Kitaplar, mecmualar, gazeteler; kuklalar, tiyatrolar, sinemalar ve radyolar, televizyonlar… Bunların hepsindeki asıl amaç “iyi şeyleri paylaşmak” değil mi?..
…..
İnternetin de gayesi ve yaptığı “paylaşıma ve alışverişe hız katmak” işte…
Olan da zaten budur, artık kimse bunu yadırgayamaz…

Beş altı sene önce bir seminerde dinleyip, bir tercümede bulup, bir kitapta okuyup “günü gelir yayınlarım” diye bir kenara koyduğum muhteşem hikâyeleri, şimdi bakıyorum ki günün hangi vakti olursa olsun bir saatin içinde dünyanın her köşesine göndermek mümkün…
…..
Zaman zaman biz de bunu yapıyoruz ve yapmalıyız da…
Yani dünyanın herhangi bir köşesinden bize ulaştırılmış hikâyeleri veya hoş yazıları yayınlıyoruz ve yayınlamalıyız da.

Sizi seviyorum ve sizlere bu sabah, “vurulduğum” bir sevgi hikayesini aktarıyorum:


CD Paketleri

Yaşı henüz 20 bile değildi. Ama doktorlar onun, “hayatının sonunda” olduğunda hemfikirdi…
Tedavisi mümkün değildi hastalığının… Tıp çaresizdi…
Bu büyük üzüntüler içinde eve kapatmıştı kendini. Sokağa çıkmıyordu. Bir annesi, bir de kendisi. O kadardı işte bütün hayatı.
…..
O gün canı fena halde sıkıldı, dayanamadı, attı kendini sokağa. Bir yığın vitrinin önünden geçti..
Tam bir CD satan dükkanı da geride bırakmıştı ki, durdu… Geri dönüp, kapıdan içeri, az önce geçerken gözüne şöyle hayal meyal takılmış olan genç kıza bir daha baktı…
Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar.

Hani ilk bakışta aşk, derler ya… Öyle takılıp kalmıştı işte!
İçeri girdi. Kız, gülümseyerek yaklaştı ve; “Size yardım edebilir miyim?” diye sordu.
Nasıl bir gülümsemeydi o öyle?!..
Hemen oracıkta en özel tekliflerde bulunmak istedi ona… Kekeledi, geveledi, sonra; “Evet” diyebildi… Rastgele bir plâğı işaret ederek;
“Evet… Şu CD’yi bana sarar mısınız?..”
…..
Kız CD’yi aldı, içeri gitti. Az sonra da paketlemiş olarak geri getirdi. Oğlan aldı bu küçük paketi, çıktı dükkandan. Evine döndü. Bilgisayar bulunmayan odasına girip, açmadan dolabına attı…
Ertesi sabah heyecan içinde gene gitti aynı dükkana.. Gene bir CD gösterdi kıza; sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba…
Gene açmadan!..

Günler hep alınıp sardırılan CD’lerle geçti…
Kıza açılmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açıldı sonunda. O da; “Git konuş oğlum, ne var bunda?” dedi.
Ertesi sabah bütün cesaretini topladı. Erkenden dükkana gitti. Bir CD seçti. Kız gülerek aldı plâğı. Arkaya, paketlemeye gitti…
O içerdeyken oğlan, bir kağıda:
“Bir akşam sizinle çıkabilir miyiz?” diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice… Sonra paketini alıp kaçtı yine dükkandan!..

İki gün sonra evin telefonu çaldı.
Oğlanın bıraktığı notu yeni bulmuş olan CD dükkanındaki tezgahtar kızdı arayan… Delikanlıyı istedi.
Telefona bakmış olan anne ağlayarak;
“Duymadınız mı?” dedi.. “Dün kaybettik oğlumu…”
Kız, yıkıldı…

Cenazeden birkaç gün sonra, anne oğlunun odasına girebildi… Ortalığa birazcık çeki düzen vermek istiyordu.
Dolabı açtığında, açılmadan oraya atılmış bir yığın paket gördü.
Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve birini açtı. İçinde bir tane CD vardı bu paketin, bir de minik not.
Diyordu ki; “Merhaba.. Sizi öyle tatlı buldum ki.. Daha yakından tanımak istiyorum.. Bir akşam birlikte çıkalım mı?.. Sevgiler.. Jacelyn!.”
Anne bir paketi daha açtı.. Onda da bir tane CD ve bir tane not vardı. Diyordu ki; “Siz gerçekten çok tatlı birisiniz. Hadi beni bu akşam davet edin artık.. Sevgiler.. Jacelyn!..”
Anne birini daha açtı… Birini daha açtı… Birini daha…
 

 

Stop
Muammer Erkul
27 Temmuz 2001 Cuma

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir