Gol ve ziyafet :) [10 Mayıs 2007 Perşembe]

Fenerbahçe’yle uğraşmaktan çok ne hoşuna gider rakiplerinin?
Kalp krizine en yakın taraftar ise Fener’lilerdir, çünkü şampiyonluk maçı yaparken aynı zamanda küme düşme ihtimali vardır bu takımın, o derece yani!
Her yıl, artık futbol izlemeyeceğim, derim. En kesin kararım ise, geçen sene son maçındaydı. Şampiyonluğun, başka bir statta başkasıyla maç yapan Galatasaray’a ikram edildiği o rezil maçta… Aylarca izlememiştim Fener’in maçlarını. Sonunda yaz bitti ve ligler başladı!
Bu sene ise Beşiktaş çıktı geldi başımıza, diplerden!
Maç seyretmek kalabalıkta zevkli olur. Büyük maçlar içinse en uygun ve tehlikesiz yeri bulacasın, birinci kural bu!

Hatırlayan vardır, anlatmıştım: İki üç karış anca geldiğim yıllarda, boyumun iki misli bir bağlamayla dolaşırdı Raif abim. Önce sazını omzuna, sonra da adımlarını bizim yokuşa vururdu. Bahçenin denize bakan tarafına oturur, sırtını evin duvarına verir: “Fırat kenarında yüzer kayıklar” diye başlar, ardından “ Kahverengi gözlerin” diye devam ederdi… Başkalarını da söylüyordu mutlaka, ama bacak kadar çocuk, öyle hicranlı laflardan, kırmızı-pembe güllü kartlardan anlayacak yaşta değildim. Mızrabın her vuruşunda ve bağlamanın her inleyişinde titreyen uzun ibrişim püsküle takılır kalırdım ben… Uzun ve pırıl pırıldı. Masallardaki peri kızlarının saçları gibi dökülürdü. Yarısı sarı, yarısı koyu mavi akan bir şelale gibiydi…

Sonra ne oldu? Tabir caizse; yarısı siyah yarısı beyaz bir adamın kız kardeşini bize yenge olarak aldı Raif abi… İşte o adam, yani Cengiz abi bizim üst katta oturur.
Pazar günkü çok kritik BJK-FB maçı için, her ihtimale karşı biz de (dayım olur ya) Raif abi’lere kaçtık. Salon dolu; oğlu Ahmet, damatlar Selam, Cem ve yaklaşık on kişi daha… İlginç olan; herkes Fenerbahçe’li… Maçın sonuna doğru, yanımda oturan bizim dayı: “Bu kadar millet hep benim yüzümden mi Fener’li, dedi… Eğer günahsa yandık!” Durum lehimize ya, “teselli” ettik!..
Son düdükle kim arandı ilk önce? Elbette Cengiz abi… Fakat elbette telefonu kapalıydı!

Duydum seslerini. Misafirler, gece yarısından bir-iki saat sonra gitti. Hikâyeyi ise pazartesi öğrendim:
Beşiktaş takımı, ocağına düşen Fenerbahçe’yi güya evire çevire yenecek ve şampiyonluğa kendisi yürüyecek diye, Cengiz abi, hanımına; “hadi bu gece ziyafet verelim” demiş. Emine hanım ise tam mutfak cambazı bir Bünyanlı. En büyük tutkusu yemek pişirip birilerine yedirmek… Hatta zor yemekler biri için yardıma çağırsa dünya seyahatine bilet kazanmış gibi mutlu olur…
Bir yandan yemekler hazırlanırken Cengiz abi ne yapmış? Siteden (Fener’li kankileri) Arda’nın babasını ve İrem’in babasını arayıp; “toplayın çocukları da bu gece bize gelin, hanım bir şeyler pişirmiş” demiş. Diğer yandan da zilli kukuletalarını, bayraklarını filan çıkarmış… Siyahından bulamasa da yılmamış; bir sürü beyaz balon alıp, yarısını siyaha boyamış… Hayali ise şu; yedirip içirdiği misafirlerini gece yarısı evlerine uğurlarken, üzerlerine merdivenlerden siyah-beyaz balonlar dökecek…

Bir gol neleri değiştiriyor!
Haliyle evde zilli kukuletaları takıp başkaları oynamış…
Cengiz abi; “zaten hastayım kaç gündür de, onun için böyle sus pus oturuyorum”, demiş soranlara…
En kârlısı ise Sürmeneli dünür… Fener, Beşiktaş umurunda değil ya;
“Eline sağlık uşağum” diye diye leziz yemekleri götürmüş!..
…..
(Mühim not: Ligler bitmeden Cengiz abiye kimse bu yazıdan bahsetmesin yine de!)
 

Stop
Muammer Erkul
10 Mayıs 2007 Perşembe


 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir