(Psikoloji ile ilgilenenlere,
yeni bir bakış açısı…)
Var olan bütün cisimlerin, şu büyük boşlukta; ve şekillerinin ise gözümüzde bir yerleri olduğu gibi… İnsanoğlunun iç dünyasının büyük boşluğunda da, kendi hayallerinin şekillendirdiği yerleşimler var!
Bu bir kanun değil tabii ki, kabulleniş…
Ve fakat bu kabulleniş; sahip olduğu insanın dünyasında, sanki bir kanuna aykırı geliş şiddetinde acı veriyor…
İnsanı çok değişik kategorilere ayırmak mümkün, fakat şimdilik işimiz bu değil…
Biz burada, insanın duyguları yelpazesinin, dar bir aralığından bakacağız, hem de çok sade olarak:
İki çocuk düşünün. İkisi de ağaç resmi çiziyor…
Biri, ağacın gövdesini ve dallarıyla yapraklarını KAŞIĞA benzeterek çiziyor… Diğeri ise ÇATAL şeklinde…
Şimdi, bu ikisi arasındaki farkı zihninizde şekillendirmeye çalışın:
Bir sap ve onun üzerinde sanki balon gibi şişirilmiş, içi boş (ya da biraz daha detaylandırırsak; bulutların kenarlarını çizdiğimiz gibi yuvarlanarak dönülmüş) hatlar…
Çok kimse böyle çizer ağaç resimlerini.
Çok kimse de yine işte böyle; kendi iç dünyasında, değişik isimler taşıyan “ağaçlarını” birer kaşık gibi çizer!..
Bu resmi görmeye çalışın: Bir insan zihni ve bu zihinde her konu başlığı bir ağaç, ama her ağaç birer kaşık şeklinde büyümüş…
Diğer çizim ise bir çatalı andırıyor.
Sanki bir çatal gibi; saptan ayrılan kollar ve onlardan ayrılan daha ince dallar, sonra onların her birinden de ayrılan daha ince dallar, dallar, dallar… Gerekiyorsa veya mevsimi gelmişse yapraklar, çiçekler, meyveler…
…..
Siz hangisini çiziyorsunuz?..
Siz, “içinize” hangisini çiziyorsunuz?
Çatal ağaçlar ve kaşık ağaçlar simgeleri ile iki farklı insan tipinin en kaba hatlarını göstermeye çalıştık. Elbette bu kadar basit, sade değil. Ve hatta oldukça karmaşık… Her karakterin ve hatta her yapıdaki insan tipinin kendi içinde inanılmaz derinlikte ferdî farklılıkları ve alışkanlıkları var…
Bizim konumuz yine o derinlikler değil; en üst noktasından bakıyoruz şimdi resme:
Şifre şu:
Hiç bir kaşık diğer kaşığın içine giremez!
Her çatalın parmakları ise bir diğer çatalın kolları arasına girebilir, az veya çok!
İşte bu, büyük bir farktır ve derin acılar demektir; konuya “insan tahlili” olarak baktığımızda…
Bir kısım hastalar, değişik olaylar karşısında geri çekilmelerini veya ileri gidememelerini “kendilerini sıkıştırılmış hissetmek” olarak ifade ediyor…
Peki neden?..
Çünkü kendi iç dünyalarındaki her ağacı, sanki bir “kaşık” gibi büyüttükleri için…
Misal: Bir uçan baloncunun elinde onlarca balon oluyor. Tek ipe bağlı ama çok sayıda balon. Kimi yuvarlak, kimi tavşan şeklinde, kimi armut biçiminde. Hepsi yan yana ama hepsi birbirine baskı yapıyor.
Çok tazyik alan, iyice sıkışan patlıyor!..
(…sonunu yarın getirelim.)
Stop
Muammer Erkul
16 Ağustos 2007 Perşembe