Seçimlerimize hoşgeldik [17 Mayıs 1999 Pazartesi]

 

Hiçbirimiz “bu” olmayı seçmedik.
Ama “burada” olmak hepimizin kendi seçimi…

Hiçbirimiz “bu ana-babadan” doğmayı seçmedik. Hiçbirimiz “burada” doğmayı da seçmedik…
Ama burada çakılı kalmak hepimizin kendi seçimi!

Doğduk… Doğduğumuzda bu halde değildik elbette. “Bu halimizi” kendimiz seçtik!
Aynen şimdikine benzer biçimde, “projektörlerin” kendi üzerimize her tutulduğunda olduğu gibi yine kendi seçimlerimizle geldik buraya;
Rahatsız olmayı ve saklanmayı seçtik,
Veya durumumuza bakıp, sonuç çıkarmayı seçtik…
İşte bu seçimlerimiz, bizi bu noktaya getirdi.
Hoşgeldik!..

Acaba bulunduğumuz noktada nedir sizce mühim olan, gelmiş olduğumuz yer mi, yoksa gitmeyi seçtiğimiz yer mi?..
Bazen çok takılıyoruz işte buna;
“Ben buraya şurdan geldim de, başıma şunlar geldi de, dün şunlar oldu da!..”
Dün ne konuşuyordun?.. Düne kadar olanları. Yarın ne konuşacaksın? Üzerine bir de bugünü koyduğun geçmişini…
Öyle mi?

Bazen hakikaten takılıp kalıyoruz bu noktaya ve sormuyoruz kendimize:
“Benim için yaşamış olduklarım mı önemli, yaşayacak olduklarım mı?..
Konuştuklarım düşündüklerimse ve eğer ben düşüncelerimin ardından gideceksem; acaba geçirdiğim günleri mi konuşup durmalıyım, yoksa yaşayacağım yarınları mı?..
Hıı?..

Bunun bir adı da “büyümüş olmak” olsa bile; büyük düşünen ve büyük başarılar kazanmış olan kişilerin “mesleği” olan bu düşünme biçimini en çok çocuklar uyguluyor!..
Belki de bu yüzden büyüyor çocuklar!..
Belki de bu yüzden büyümeleri duruyor büyüklerin!
Ve elbette büyük isimler de bu “ince sırrı” keşfettiklerinden emsalsizleşiyorlar…
Büyük adamların dünlere ağlamaya vakti yok…

Büyük düşünenlerin “dünlerin başına” oturup dövünmeye ve ağlamaya vakti yok; çünkü onlar, düşüncelerindeki büyüklükle güreş tutabilecek kadar büyüyebilmenin antrenmanını yapıyorlar!..

Hepimiz… Neredeyiz… Biliyor musunuz?
Bulunmayı seçtiğimiz yer-de-yiz!

Verebileceğim; tek örnek değil bu elbette…
Ama mühim bir örnek.
Ve bu örnek dikkate almaya değer:
O, Isparta’nın Eğirdir istikametine doğru giderken sol tarafta kalan yamaçlardaki bir köyde doğmuştu.
Cumhuriyet Türkiye’sinin doğduğu yıllarda…
Biz, anlatanların ve yazanların “yalancısı”yız; o yıllarda okul yoktu, yol yoktu… İlaç, doktor, hastane yoktu… Çikolata, cep telefonu, bilgisayar da yoktu…
O, ağlamayı seçmek yerine “büyümeyi” tercih etti; okudu ve mühendis oldu.
Sonra siyasete atıldı. Sonra parti genel başkanı, sonra başbakan oldu.
O, şu anda Cumhuriyet Türkiye’sinde Cumhurbaşkanı. Ve Cumhuriyet Türkiye’siyle yaşıt… Ama o, yine de bildiğim en çok kitap okuyan insanlardan birisi. Gazetede okudum; son gezisinden, valizler dolusu kitap satın alarak döndü yine…

O, bir insan ise; ağlayacak şeyleri mevcuttur…
Ama bazı insanların dünlere ağlaşmaya vakti yok!..
Çünkü bu insanlar; “bulunmayı tercih ettikleri yerde” olduklarının ve olacaklarının farkındalar… O yüzden de, “büyümeye devam etmeyi” seçiyorlar…

Büyümeye ihtiyacı olan bir kişi tanıyor musunuz?..



Stop
Muammer Erkul
17 Mayıs 1999 Pazartesi

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir