Asansörde [26 Aralık 2003 Cuma]

 

(..bilgi, ve tecrübe)

Hava buz gibi. Dış kapıdan girince rüzgârdan da kurtulduk. Sol merdiven kazan dairesine iniyor, sağ merdivense posta kutularının, dört daire kapısının, ve asansörlerin bulunduğu meydana çıkıyor.
İşte bu yarım kat merdiveninde; mavi bir okul çantası, debelenmekte!..

Düze vardık…
Çantanın yanına gelince; “1-A’ya mı, 1-B’ye mi gidiyorsun sen” diye sordum.
Çünkü anasınıfı kıyafeti yoktu üzerinde. Bu kadarcık şeyin ikinci sınıfa gidiyor olması da zaten mümkün değildi… Birinci sınıfın da mutlaka A ve B şubeleri vardır, diye düşünmüştüm…
O sırada mavi çantanın alt köşesinden bir tek göz çıktı, bana baktı. Bir ses te duydum, ama ne dediğini anlamadım. İki kere daha tekrarlayınca anladım ki; 1-A’ya gidiyormuş…

Şimdi asansördeyiz…
Mavi çanta ve altındaki çocuk, çizgi filmlerdeki sevimli hayaletler gibi süzülmüştü kabine ve küçük bir kedi yavrusu gibi tam köşeye gidip büzüşmüştü…
Biz 5’inci katta ineceğiz… O sırada gözünü gördüm; kaça bastığıma baktı…
-Sen kaça çıkacaksın? Dedim.
-13, dedi ve ben 13’e de dokundum…

Az sonra inecektik. Ama çocuktan hoşlanmıştım.
-Peki yalnızken ne yapıyorsun, diye sordum. Aynen şöyle dedi:
-7’ye kadar çıkıyorum. Sonra merdivenle çıkıyorum…
Gülüştük hep beraber. Sanırım neden güldüğümüzü anlamamıştı. Biz sormuştuk, o da dosdoğru söylemişti… Ah canım; demek ki boyu ancak 7. katın düğmesine kadar yetiyordu. Orda iniyor ve bir o kadar daha, yani asansörle çıktığı kadar daha merdivenlerden tırmanıyordu, sırtındaki o koca çantasıyla…

Bazı şeyler kolay unutulmuyor; bazı zamanlar sanki bir fotoğraf karesi gibi sabitleniyor insanın zihninde…
Şimdi bu çocuk; ilginçti, komikti, ve sınıfta alınmış bir ders notu gibiydi.
Ve madem öyleydi; ben de, ders notumun fotokopisini paylaşıyorum işte orda bulunmayan arkadaşlarımla:
Koca bir dünya, koca bir şehir, koca bir apartman… Ki; yirmi katında 80 hanesi olan bir köy, bir belde…
Ve küçücük bir insanoğlu; sırtında kendi yükü, kendi çantası… Üstelik boyu yetmiyor daha yukarılara çıkmak için, çekmediği eziyet kalmıyor…
Öyle ya; halbuki uyanık olmalı insan. Gözünü açmalı. Zamanının kıymetini bilmeli. Kendini perişan ve hayatını ziyan etmeden değerlendirebilmeli…

Büyükler de işte bunun için de lazım değil mi bizlere?..
Ya onların yanına sığınacaksın; veya yarı yolda kalıp, senden ağır çantanla, bitmeyen merdivenlerde debeleneceksin!..
Tercih senin… Tercih bizim…
Tercih; insanoğlunun!.. 

Stop
Muammer Erkul
26 Aralık 2003 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir