Cerahat okşamakla çıkmaz [24 Ağustos 2007 Cuma]

Yiyeceğini önünde, yiyemeyeceğini ardında bulmaya alışık inekler okşanmaktan hoşlanır… Kendi tezeklerinin içinde yatıyor olsalar bile!
Kediler de okşanmaktan hoşlanır… Az önce yemek masasını dağıtmış olsalar bile; şefkatli kucağında mırıldanmaya devam etmeyi ve tüylerini karıştırmanı isterler…
Gözlerine bakıp konuşmanı ve yelelerini taramanı bekleyen atlar da hoşlanır okşanmaktan…
Köpekler, bir hareketine hayatlarını verir bazen. Büyük düşmanların üzerine atılırlar korkusuzca… Karşılığında okşanmayı bekledikleri için!

Cerahat, okşamakla çıkmaz!

İnsanlar da hoşlanır okşanmaktan; çok şeyler yapabilirler okşandıkça ve okşanmak için…
Ama sadece bir kısmı okşanmaya teslim olmaz!..
İnsanlar ile insanlar arasındaki büyük farklardan biri de budur!

(Yazının bundan sonrasını herkes okusa da ve birçok şeyi anlasa da, sözün özünü; ruh ile can, nefs ile nefs ve kalp ile kalp arasındaki uçurumları… Ve ancak gözü kapalı iken, gönlünün parmak uçlarından emdiği ışıkla görür gibi bilenler anlayacak!.. Bu anlatılmaz, ancak anlaşılır lisanı, sorsan bana; ben nasıl izah ederim?.. Bu mümkün değil! Şimdi alamıyorsan lezzetini; taze doldurulmuş bir kangal sucuk gibi as ipinden tavana, zamanı gelince yersin!

Her nefs hoşlanır okşanmaktan. Ama cerahat okşamakla çıkmaz;
Sıkacaksın!..
Kapısına geldiysen teslim ol. Kılıç çekmeye kalkma ona. Eğ başını… Cerrah, düşmanın değil; bıçağıyla yarsa bile karnını!..
Uzman bir hekim koltuğunda; bir o yanından, bir bu yanından dibine tornavida sokulmadıkça, ağzındaki çürümüş kök çıkmaz ve mikrop saçar, kötü kokar mezara kadar!

Güzel yüzünde çıban çıkmış, dokundurmuyorsun…
Okşanmak istiyorsun. Lakin cerahat okşamakla çıkmaz: İlaçlayacaksın! Sıkacaksın! Bu işi, bilen birine yaptıracaksın. Veya bilenlerin yazdığı kitaba bakacaksın…
Dişini sık, kanasın; ama iyi sık ki çıbanın kökü içerde kalmasın!

İnsan, bir merdiven üzerinde geçirir hayatını…
Nefsin, okşandıkça aşağı indirir seni; sen acı nimetindeyken, ruhun yükselir!
Okşanmaktan hoşlanan nefstir… Ve bazı parlayan nefsler; gösterdikleri tevazua üşüşen övgülerden beslenir!

Her hayvan, her nefs hoşlanır okşanmaktan…
Patlamamış bir çıban gibi cerahat dolu gezenlerinse ödü kopar sıkılmaktan! Halbuki cerahat, okşamakla çıkmaz!
Halbuki yapman gereken; sadece dişini sıkmak!
Sok kılıcını kınına, eğ başını;
Düşman zannettiğin cerrahın elinde tuttuğu; hançer değil, neşter!

Stop
Muammer Erkul
24 Ağustos 2007 Cuma

2 yorum

  1. Şimdi alamıyorsan lezzetini; taze doldurulmuş bir kangal sucuk gibi as ipinden tavana, zamanı gelince yersin!

    AYŞE

  2. Yine çok anlamlı ve üzerinde düşünülmesi gereken yazılardan sadece bir tanesi… Her hayvan, her nefs hoşlanır okşanmaktan.

    PERGİN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir