Helezon!.. [13 Kasım 2002 Çarşamba]

Başım dönüyor, savruluyorum,, bir helezon gibi,,, saçlarında…
Başım dönüyor…
Kavruluyorum; her nereme dokunsan!.. 

Senden bukle bukle sarkan helezonlar içindeyim; nefesim bile, saçların gibi kıvrılıyor dudağımda…
…..
Kıvranıyorum, ahh;
Yanıyorum!.. 

Başımm dönüyor, savruluyorum…
Savruluyorum helezon gibi saçlarında…
…..
Her buklen, yılankavi bir kılıç gibi kesiyor bedenimi, boylu boyumca…
Yoo!… Boylu boyumca kesilmekle bitmiyorum; çünkü, saçlarına kesiliyorum boylu boyunca!.. 

Yolu tellerden geçen rüzgâr gibiyim…
Teller… Ki atteş gibi; kömür edip bırakan, dokunan parmakları… Teller; ki dünyayı yakmak için, içimden geçen teller!..
…..
Saçının her telinin yardığı bir rüzgârım;
Kan rengime boyayıp bırakan seni…
Saçının her teline yarılmış bir rüzgârım, ıslık ıslık kıvranan!..
…..
Tellere kesilen rüzgâr gibiyim; ne gören var acımı, ne duyan!..
…..
Tellerine kesildim…
Tellerinle kesildim! 

Şimdi ben; savrulup gitmişim, ardı olmayan okyanuslar üstünde…
Kayıııp yitmişim!..
Öyle bir an gelmiş ki; ne ayağım altında deniz, ne tutunacak gök kalmış…
Bir nefes buhar gibi eriyip, silinmişim sensizliğin içinde!.. 

…(Ve yıllaar sonra…)
Delinmiş deniz gibi yüzümün ortasından çekiliyorum dönee döne kendi dibime!..
Bir helezonda dönüyorum; helezona dönerek!..
Ben… Bu kadar mı açtım, bu kadar mı boştum; bu nasıl bir derinlik?..
İçim neyle dolacak;
Senden başka?..

Stop
Muammer Erkul
13 Kasım 2002 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir