Umut ipi 3 [01 Haziran 2007 Cuma]

(Geçenlerde çıkan “İp” isimli yazımız, 9 sene önce yayınlanmış “İpi tut” isimli eski bir yazımızı hatırlattı bir eski okuyucumuza. Ve “Umut ipi” başlığı altında neşrettiğimiz (ve okuyor olduğunuzu umduğum) bu yazışmalar geldi ardından… Bunları; elinde bir tek tane bile ip olan kimsenin, onu uzatması için yayınlıyorum… Sen uzat, tutar biri; bilsen de bilmesen de… Balık bilmese de; Hâlık bilir elbette…)

……….

Dün okuduğunuz mektuba şöyle bir cevap yazmıştım Cuma günü. Sonradan gelen cevabı da en aşağıda…
“Sevgili Ş…,
Pazar günü için, acele bir yazı göndermem gerekiyordu…
Bu sevinçle, senden gelen mektubu ve benim sana yazdığım mektubu alt alta yayınlıyorum. İsminin yerinde (Ş.) diye bir harf vardı sadece mektubun sonunda… Bahsettiğim gibi ismini gerçekten de hatırlamıyordum… İzin verirsen önümüzdeki Perşembe günü şimdi yazdığın bu cevabı da yayınlamak isterim.
Fakat sen o kadar güzel bir örneksin ki, ve o kadar açıkça gösterdin ki UMUT İPİNİN ne kadar işe yaradığını; belki sadece senin hikayen bile çok can için ilaç olabilir…
İnsanlar “birini” bekliyor…
Hep beklenen kişi olmaya çalış, lütfen…
Bir buçuk senedir Yeşilay Dergisi’nde de yazılarım yayınlanıyor. Bir sayfasında da çiziyorum… Yeşilay Dergisi hepimizin çünkü… Bu da konumuz ile bağlantılı diye yazdım… İşte böyle…
Seni bulmak çok güzeldi… 🙂
Muammer

Tekrar Merhaba Muammer Abi,
Ben de seni yeniden bulduğum için çok mutluyum. Hatırlamak istemediğim zamanlara geri dönmemek için, ama aslında boş yere geciktirmişim bu dönüşü. Artık geri baktığımda pişmanlık yerine çok büyük dersler çıkarılmış bir tecrübe durduğunu fark ettim bugün. Ve ne tesadüf ki bugün bu kurtuluşumun seneyi devriyesi, 26 Mayıs… Ya da tesadüf değil… Doğru zamanda doğru şeyleri yapmanın bir örneği daha… Büyük bir iştahla, kaçırdığım yazılarını okuyorum ve o mektubun başka birine değil de sana yazılmış olmasının tesadüf olmadığını da bir kez daha görüyorum. Yeşilay Dergisi’nde olman da çok güzel… Yeşilay dergilerinin dedem tarafından biriktirilmiş ve ciltlenmiş eski nüshaları bana yol gösterici olmuştu o dönemde…
Yazdıklarımı gazetede tabii ki yayınlayabilirsin. İpin ucunu gören olursa ben de seninle birlikte bir hayra vesile olurum belki… Yalnız son mektubumda yazdığım ayrıntılardan öss derecemi, okuduğum okula ve mesleğime ait bilgileri çıkarırsan sevinirim. Bölümümde başörtülü ve burslu okuyan öğrenci sayısı az olduğu için deşifre olmak istemem. Her ne kadar yüz kızartıcı bir şey olarak saymasam da bunları ailem, eşim ve bir kaç dostumdan başkası ile paylaşmamayı tercih ettim, bir de sen tabii ki. İsmimin de Ş. olarak kalması daha iyi olur sanırım.
O günlerden kalma bir uykusuzluk sorunum var hâlâ… Ama iyi yönde kullanıyorum artık, örneğin gecenin üçünde sana bu maili yazmamı ve eski yazılarını okumamı sağlıyor uykusuzluğum:)
Selam ve dua ile…
Ş…”

Gelişmelerin aslı ve özeti böyle… Devamını ise artık burada vermeye lüzum yok. Önemli olan; bu “kurtuluş madalyasının” kimin göğsünde olduğundan çok, bir güzel işin başarılmış olması. Çünkü hepimiz biriz, bütünüz. Yalnızken var olan değerimizden, çok daha fazladır; beraberliğimizin kıymeti, öyle değil mi?.. Allah birbirini karşılıksız sevenleri hiç ayırmasın…
 

Stop
Muammer Erkul
01 Haziran 2007 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir