Babamdan sonra ilk defa ölümünden büyük acı duyduğum Enver Ağabey’i defnettik, Eyüp Sultan Kabristanı’nda! Üzüntümüz çok büyük, Allah gani gani rahmet eylesin ve nur içinde yatsın… Bana yıllarca özel televizyonunda anlattırdığı ”Sevgili Peygamberi”’ne kavuştu Enver Ağabey…
Allah vergisi sesimiz biraz da eğitime girince Enver Ağabey bunu duymuş. 1993 yılında kurduğu TGRT televizyonunun açılış törenine beni davet etti. Kimler yoktu ki törende; Amerika’dan eski boksör, dünya şampiyonu Muhammet Ali (Clay) bile gelmişti.. Tam on yıl sürdü TGRT’de bu program. Hâlen iftarlarda benim o yıllarda yaptığım yemek duası yayınlanır.
Program yapımcısı arkadaşlarla tele-vizyonda çalışmaya başladık ve ilk ”Huzura Doğru” programı Londra üzerinden uydu aracılığı ile Türkiye’ye yayımlandı. Ben programda ”Sevgili Peygamberim” köşesini sunuyordum.
O tarihte Yenibosna’daki TGRT tele-vizyon binasında bir kokteyl verildi. Kokteylde arkadan biri geldi bana sarıldı ve bağıran bir sesle; "Cemil Abi dün akşam bizi mahvettin, ağlattın, güldürdün, sen Allah’ın özel bir kulusun” dedi. İrkildim ve döndüğümde Enver Ağabey olduğunu gördüm. Benim de nefesim kesilmişti. Mahcup olmuştum, utanmıştım bu iltifat karşısında. Patron çalışanına ”Abi’ diye hitap ediyordu. İşte Enver Ören böylesi mütevazı ve yeri doldurulmaz, çok özel bir insandı. Duygularını paylaşmaktan çekinmezdi, o bir patron değildi… Ama gerçekten programdan sonra yer yerinden oynamıştı. Sokakta iltifatlardan yürüyemiyordum, insanlar beni çevirip, ”Müslümanlık bu kadar güzel miymiş, bize ne kadar zor anlattılar; seni hep dinleyeceğiz ve seyredeceğiz” diyorlardı. Özellikle hanımefendilerden gelen mektupları okumaya vakit bulamıyordum!.. Hediyeleri tele-vizyon kanalında çalışan ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordum…
O, Sevgili Peygamberine delicesine vurgundu… Her programdan sonra beni odasına davet eder ve ayrılırken cebimi çikolata ile doldururdu… Onu ziyaret ettiğiniz zaman ziyaret süresini kendi belirlerdi. Siz kalkamazdınız. Konuşmanın bir yerinde sandalyesinden kalkar, önündeki çikolata sepetinden dolu bir avuç alır ceketinizin cebini kendi açar ve koyar, siz anlarsınız ki kalkma zamanı geldi ve kalkarsınız… Ben de çocuk gibi onu her ziyaret ettiğimde Enver Ağabey ne zaman cebimi çikolata ile dolduracak diye beklerdim! Sonra veda ederdim kendisine. Hep yüzü gülerdi, en zor zamanlarda bile…
Nur içinde yat sevgili Enver Ağabey; ne mutlu sana, sevgili Peygamberine kavuştun!..
Cemil Can Bıçakçı (Türkiye "Hoşsada" sayfası / 6 Mart 2013 Çarşamba)
2013-03-08