Ben, halk’ım… Ne anlarım siyasetten miyasetten…
Bir dostuma; “filan parti için oy kullanmak istiyorum, ne yapmam gerekiyor” derim. O da, seçim pusulası boyunda bir kravat takar boynuma veya parmağıma bir ip bağlar yahut iki yara bandıyla koluma bir uzunluk işaretleyip;
-Tam şuraya gelen yuvarlığın içine, sana verecekleri mührü bas, der!
İşte ben oyumu ancak böyle kullanırım!
İşte tam da benim kadar işe yaramaz, karar veremez, seçmeyi bilmez vatandaşlar öyle yapıştırdı ki bazı çok akıllıları toprağa, kazıyacak jilet nerde; gömdü deniz dibine ki, hangi dalgıç çıkarsın?
Ortadaki netice “hakkımızda hayırlı olsun” diyen dil nerede?
Siyaset yapmak değil derdim, zaten anlamam… Bir fıkra okudum, hoşuma gitti de onu anlatacaktım:
Adamın biri Afrika’da safariye çıkarken, minik köpeğini de yanına almış.
Bir gün bu küçük köpek ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. (Bundan sonrasını bazıları okumasın ki kalpten gitmesin) Kaybolmuşluk, çaresizlik, hakir görülmüşlük duygusu içinde ne yapacağını düşünürken, bir de bakmış ki ormanın en kıdemlisi olan leopar karşıdan geliyor, belli ki günlük yiyeceğini arıyor…
“İşte şimdi başım dertte” diye düşünmüş minik köpek… O sıra etrafına bakmış ki, yerde kemik parçaları… Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, bulduğu kemikleri kemirmeye başlamış. Bu sırada, kendisini yem gören leoparın hareketlerini kontrol ediyormuş… Tam saldırıya uğrayacağı sırada yüksek sesle mırıldanmaya başlamış…
“Bu yediğim ne kadar lezzetli bir leoparmış!.. Acaba aynısından etrafta bir tane daha var mı?”
Bu sözleri duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış.
“Ohh, diye düşünmüş… Tam zamanında kurtardım kendimi, yoksa bu köpeğe yem olacaktım…”
Bütün bunlar olup biterken, yandaki ağacın üstüne saklanmış olan bir maymun, durumu lehine kullanabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına gitmiş ve neler olduğunu anlatmış.
Leopar şu basit, sıradan, küçük köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna;
“Atla sırtıma! Gidip şunu avlayalım” demiş.
Horlanan küçük köpek neler olduğunu fark etmiş. Aynı leoparın, kudurmuş halde ve sırtına oturup kendini yönlendiren şebekle birlikte hücuma geçtiğini görmüş, ama kaçmaya hiç teşebbüs etmemiş.
Yine yerinde durmuş… Yine arkasını dönmüş… Yine önündeki kemikleri kemirmeye başlamış…
Tam leopar üzerine atlayacakken yine kendi kendine konuşmuş:
“Bu aptal maymun da nerede kaldı? Demiş…
Yarım saat önce, bana yeni bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hâlâ haber yok!..”
Afiyet olsun dostlar…
Leoparlarınız bol olsun!..
Stop
Muammer Erkul
26 Temmuz 2007 Perşembe