Sevmenin korku dolu sorusu [20 Ocak 2006 Cuma]

Sana…
Heyecandan, kalbini durduruverecek kelimeler yazabilirdim…
Korkmasam!

Bu korku; elinde titreyen kâğıdını, az sonra masasına koyacağı… Ama aslında aşığı olduğu öğretmenine, bir tek pembe cümle bile kuramayan öğrencinin korkusuna benziyor!..

Asıl imtihan; aşık olunan öğretmenin kendisi midir, yoksa onun sınav sorusu diyerek önümüze koyduğu mu?..
Bilinmez!

Aynı anda, karşındakine, hem bu aşkı hissettirmeye; hem de hissettirmemeye çalışmak…
Aynı anda, karşındakinin, hem her hangi bir noktayı yanlış anlayıp senden uzaklaşmamasının; hem de basit, sıradan cümleler içinde saklı şekerlerin tadıyla sana doğru yaklaşabileceğinin hesaplarını yapmak…
Aynı anda, karşındakine, hem zihninin her şeyden çok kendisiyle meşgul olduğu hissini vermek; hem de, yine onun seçtiği en çetrefil problemleri herkesten daha iyi çözebileceğini ispata çabalamak…
Aynı anda, hem karşındakinden ve onun dersinden geçmeye uğraşmak; ve yine aynı anda, onun dersinde, onunla kalmayı arzu etmek!..
Ve aynı anda, bunca “aynı anda”nın hangisi ne kadar kolay;
..ve hangi biri ne kadar zor?..

Her yazılan eğer anlaşılmış olsaydı;
Anlayanlardan ve çoğu yazanlardan acaba kaç taneciği mahvolmaktan kurtulabilirdi?..

Pişirip yemek veya satıp parasını cebine koymak değil…
Balıkçının en büyük zevki;
..ağırlaşan oltayı, kendine doğru çekmektir!
…..
Balıkta akıl olsaydı;
Ava çıkan insanların iğnelerine, kendisi kadar ağırlıklar asar… Onları sevindirir, heyecanlandırır, üzer, kızdırır… Ama durmadan oyalar ve hep kendisiyle meşgul ederdi!
Onların gözünü başkasına bakıp aldanmaktan korur…
Ama kendini de; tatil günü eğlencesine çıkmış bir eli oltalının ellerine teslim etmezdi!..

Şimdiii… Şimdi, sen beklerdin ki; heyecandan kalbini durduruverecek cümleler okumuş olmayı! Değil mi?..
Biliyor musun; yazıya hangi kapıdan gireceğini seçmek benden… Fakat yazının nasıl, ne şekilde biteceğini bilmek benden değil!..
Çünkü bu işin iki “çünkü”sü var; biri sen, biri ben…
İki kolu, iki kanadı, iki kapısı var. Bir zorluğu bir kolaylığı var. Bir tadı bir tuzu, bir aydınlığı bir karanlığı var…
Yani iki insanı var; bir sen’i ve bir de ben’i var…
İnsan, deyince durup düşüneceksin zaten… Sonra bir daha düşüneceksin, sonra bir daha düşüneceksin ve sonra bir daha, ve sonra bir daha…
…..
Not:
Henüz kalbin heyecandan durmadı, değil mi?..

Stop
Muammer Erkul
20 Ocak 2006 Cuma

1 Yorum

  1. Ne kadar zarif bir anlatım 🙂 Tekrar okumak çok keyif verici.

    ŞAHİKA ATEŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir