Son iki yazımızın konusunu Yeşilay’a ayırdıktan, ve iyi de ettikten sonra… Sen şimdi nasıl, kalkıp ta; 70’li yılların bütün meyhanelerinin, bütün birahanelerinin, çoğu otobüs ve minibüslerinin bütün kapı ve bütün pencerelerinden sokaklara dökülen Esengül’e övgüler yağdırırsın?.. Ne derler adama?!.
Ama biliyor musunuz, insan eski oltalarla çok daha kolay avlanıyor; hele ki ağzı açık dolaşsın!
Askerde, bir akşamüzeri, yemekhane önüne oturmuş, fırlatılan mektuplarımızı kapmaya çalışıyorduk. Bizim çocuklardan biri aniden ağlamaya başladı…
“Yahu dur, n’oldu, nen var?” filan dedik. Önce konuşamıyordu bile çocuk. Ama sonra; “Sarıkız ölmüş” dedi…
O zaman bölükte herkes aşık. Yavuklusu olmayan bile öylesine gördüğü birini takmış kafaya; oflayıp pofluyor… “Sarıkız da kimin nesi” diye soramadık gayri… Güç vermek için sırtına vurduk, baş sağlığı diledik, sigara uzattık… Sonra da öğrendik ki, meğer anasının ineğiymiş Sarıkız!
“- Len, oğlum; satmışım sarı kızı bee, işin mi yok senin… Bu mektup gelinceye kadar çoktan yiyip bitirmişlerdir zaten ineği!.. Sil gözünün yaşını, hadi yemeğe gidelim, dedik. Fakat yemek bile yiyemedi çocuk günlerce, iyi mi?
Çoğu da bir koku duyar, ve; “bu köyümün kokusu”, derdi… Bir ziyaretçisi gelse; ne dediğine, ne getirdiğine bakmaz; kendi köyüne bakmış olan gözlerine, köyünün yollarında yürümüş ayaklarına filan bakardı… Bu bir ilginç duygu yani…
Uzelli firması da öyle bir kutu yapmış ki CD’ye, üstünde adımız basılı… Gözümü kapatıp en “deli”kanlılığıma uçup gittim yani; o zamanın kokularından biri de Esengül’dü… Benim tarzım değildi pek, ama millet sevmişti onu. Hatta trafik kazasında ölünce “öldürüldü” filan diye konuşmuşlardı uzun zaman. Demek ki sene 1979’muş… Kendi hıçkırıklarında seksek oynayarak, acı çeken âşıklar için; başı dumanlı şarkılar söyleyen Esengül öldüğünde 24 yaşındaymış… Ve o zamana kadar 23 tane 45’lik plak, 4 tane kaset, bir de film yapmış… Marilyn Monroe gibi, en tepedeyken ayağı kaymış, gitmişti dünyadan!
Bunca yıl sonra CD formatında piyasaya çıkan albümün adı ise, klasikleşmiş olan şarkısının adı: Beterin beteri var!
…..
Lafı uzattık, yıllar öncesine döndük ve bu yazı da gene Yeşilay yazısı gibi oldu… İdare edeceksiniz artık!
Tam sırası. Biraz da kitaplardan bahsedelim…
Gürbüz Azak imzalı, sizi şaşırtacak iki kitap: “Bir ülkeye resmi sevdiren deha ÇALLI” ile “Patavatsızlar, beyefendiler ve düşünürler gözüyle KADIN” İkisi de Evreca’dan çıktı…
Denizi, dalgayı, balığı, oltayı seven insanlar çekiyor beni. 35 yıl öncesinin tenha ve balığı bol Marmaris’ini, Gökova’sını anlatan bir roman Yaman Koray’dan: “Büyük Orfoz” Akis yayınlamış… Akis Kitap’tan; Lilay Koradan imzalı “Resimli Rüya Tabirleri” ve Mehmet Emin Kazcı imzalı “Türkler için rüya tabirleri; Hayırdır İnşallah.”
Rüya tabiri kitaplarına Ares de katkıda bulunmuş; Deniz Karanfil imzalı “Pratik Rüya Tabirleri” kitabı ile. Şimdilik bu kadar, kalan kitaplara sonra devam ederiz.
Stop
Muammer Erkul
25 Aralık 2005 Pazar