Bu, ne kadar zor iş! Sen bir olta, hep kenarda bekliyorsun. Diğerleri, denizler dolusu balık: Burunlarını değdirip, senden kaçıyorlar! İçinde, bir çelik iğne; daima acılardasın… Olurla olmaz arasında, ümitle ümitsizlik arasındasın. Hâlbuki vermek isteyen; kendini sağan memedir! Hayat boyu ve tükenene kadar… Ya diğerleri? Mideme gaz yaparsa, diyerek bedenlerinin gıdasını,Devamı

Mecnun olmak bir “makam”dır; dişlerin sıkılma hâlidir! Sus!.. Kenetlenmiş çenenden, “kendini” sızdırırsan dışına; kıvam bozulur… Çünkü “mecnun” olanın yolu; en dar tünellerden geçer! Yollardan, Leyla’ya doğru, her daim yürüyenler vardı… Kimdi onlar? Bilen yok!.. Hani ayak izleri? Silinmiş, gören yok!.. Peki hatıraları? Unutulmuş, anlatan yok!.. Ya Mecnûn?.. Mecnûn; susmanın adıdırDevamı

Karanlık ve umut… Kıpırdatınca omuzlarını, karanlık sanki bir pelerin gibi sıyrılıp düştü ayaklarına… Karanlık çökerken yere, aydınlık yüreğime yükseliyordu!..  Gün, dolanadursun dünyanın arka sokaklarında; Umudum boynuma dolanmadaydı… Umudum, bunca karanığın içinde, ayışığından iki kol gibiydi; incecik… ….. Umudum, bunca karanlığın içinde, altın suyuyla yıkanmış bir fısıltıydı; ufukları istilâ etmiş bütünDevamı

Bahçıvanın yüreği (Veya buraya şöyle de yakışır bu başlık: Bahçıvanın gül yüreği, bahçıvanın kor yüreği…) Bu sabah bir çiçek gönderecektim sana… Vazgeçtim; Bahçıvanın yüreğini gönderdim!.. Bir çiçek gönderecekti bahçıvan. O; "Bir çiçek yetmez!" dedi. "Peki, bir çiçek daha?.." dedi bahçıvan. "Olmaz!" dedi "Bir kucak çiçek daha!" Dedi. O yine; "Olmaz!.."Devamı

Eğer emsalinden gelse, belki cinayete bile sebep sayılabilecek ağır hakaretleri (daha doğrusu hareketleri) babalar sakin tebessümlerle nasıl da sineye çekiyor çoğu zaman, değil mi?.. Biliyorlar çünkü, kendileri için de aynı sabır gösterilmiştir bir zamanlar… ….. Ve bir gün geliyor ki; bizler de, aldığımıza benzeyen bir sabrı veriyoruz kendi evlatlarımıza… Yani…Devamı