Gözlerimde yer yoktu! Senden başka sen yok ki… Biliyorum bunu Ve biliyorum, yıllardır beni gözlediğini; tuzlu suyun ardından bakan bir yosun gibi… Biliyorum; bildiklerimi “bilmediğimi” zannettiğini! Senden başka da sen yok ki! Ama, yine de her zaman birşeyler var gülümsemeye değen… Değil mi? Sadece, “görmeyi seçmek” zor geliyor bize bazen!Devamı

  Kayıp haklar   Sızılarımız; bize bir zamanlar, “kendi hakkımızın, bir başkasının hakkının başladığı yerde bittiğini” öğretmiş olmalarından… Sızılarımız; bir zamanlar, “aynen bizim haklarımıza sahip başka insanların da var olduğunu” öğrenmiş olmamızdan. Ve sızılarımız; öğretilmiş olanları herkesin “öğrenememiş” olmasından!.. Öğrettiler öğrendik, söylediler dinledik: İnsanların hakları vardı ve en mühim hakkıDevamı

Bendeki “şans” Bendeki şans kimsede olmaz… Ciddi söylüyorum. Birincisi; her gün yazarak, sesimi her gün sizlere (duyurulacak ne sesim var onu da anlamadım ya bugüne kadar) duyurma şansına sahibim… İkincisi; elinizde tuttuğunuz (ve gerçekten çok sevdiğim) Türkiye Gazetesi’nde yazma şansına sahibim… Üçüncüsü; belki de en mühimi, madalyonun arka yüzü! Çevirin,Devamı

  Yemyeşil bir yazı   Bugün yemyeşil bir yazı yazacağım size… Ve kıpkırımızı! Bugün yeşilden bahsedeceğim size… Bir de kırmızıdan. Bugün sadece yeşil olacak yazımda, bir de kırmızı… Bugün belki korkacak yeşil, belki utanacak kırmızı… Bugün, belki gözyaşı dökecek bütün renkler. Belki bütün renklerin rengi kaçacak! Bugün… Bugün yemyeşil birDevamı

  Bir, birbuçuk ay kadar önce telefonla tanıştık onunla… Yüreği sevgi doluydu, yüreği öğrencileri için çarpıyordu. Bana okulunu ve öğrencilerini anlattı ve sevdirdi Ayşe Yüksel öğretmen… Hep tavsiye ederim ya; “İlgilenin insanlarla… Dinleyin onları, yüreğinizi açın, gözlerinin içine bakın, tebessüm edin… Bir telefon edin, faks çekin, mektup yazın bir tane…Devamı

  İlginç notlar…   Daha Kardak’a bulaşan pis kokuları silinmeden, bir de Eşekadası kaşıntısı tuttu Yunanlılar’ı. Ve aynı günlerde de kahvehanelerle ceviz gölgelerinde “İnönü muhabbeti” alevleniverdi. Dikkat ediyorum; ne zaman şu Onikiada mevzuu açılsa İsmet Paşa’nın adı da zikrediliyor. Merak ettim ve araştırdım paşayı… Çok ilginç notlar da buldum veDevamı

  Muhabbete mahkum olmak!   Öcalan, burnundan halkalanmış gibi yargı önünde; “Müebbet” dilenmede!.. İnsanlar pür-dikkat, hiçbir kelimeyi kaçırmamaya çalışıyor… İtalya (sonunda ve inşaallah); “Gelip Roma’yı alın” yırtınmasında! Yunan, “yunan”lığını yapmada aynı dakikalarda… Beş para etmez Eşek Adası’na, bir sürü gazeteci, bir sürü savaş gemisi eşliğinde iki merkep getiriliyor!.. Anırsalar duyulacakDevamı

  Kelebek öpücükleri   Benim güzel dostlarımdan biri internette dolaşırken; “tam bizlik” bir sayfayla karşılaşmış. Kendine konmuş bu “öpücüğün” bana konmamasına ve sizlere dokunmamasına gönlü razı olmamış… Telefonla da konuştuk, bu isimsiz internet sayfası hakkında; yazının nereden alındığını ve kimin tarafından yazıldığını da bilmiyoruz. Ama biliyorduk ki, sizler bayılacaktınız buDevamı

Cöööö!…   Aaa!.. A, aa!… Köşemize, Stop Köşesine bak, n’oolmuş! Hımm, değişik!… Güzel mi acaba?… Eski haline de alışmıştık aslında… Alışırız buna da. Önceki şekli güzeldi be. Güzeldi ama biraz durgunlaşmış mıydı acaba? Bunda “başka şeyler”de kullanma şansı var… İsimler, mektuplar yayınlama imkanı var. İyi olmuş be… Hareket var hiçDevamı

  Dergahta bir tuhaflık var. Etraf ne kadar sessiz. Sanki birşeyler olmuş gibi… – Selamünaleyküm Rûşen kardeş. – Ve aleyküm selâm. – Ne oldu? Bir sessizlik var. – Padişah efendimiz Fatih Sultan Mehmed Han hazretleri dergaha geldiler… – Öyle miii? Şimdi içerdeler mi? – Hayır. Ziyaret edemeden gittiler! – GittilerDevamı

  Beni seviyorsunuz… Hiç şüphem yok. Beni seviyorsunuz; “KÖPRÜ” olduğum için! Bunu düşünmüş olan, farketmiş olan elbette vardır aranızda. Zaten gizli de değil bu. Açık açık yazıyorum; beni sevin. Beni seviyorsunuz; Çünkü sizin köprünüzüm. Kendimi “köprü” bilmem; beni “rahatsız olmaktan” da kurtarıyor. Sevin öyleyse, diyorum sevebildiğiniz kadar… İstediğiniz kadar, dilediğinizDevamı

  Her şey biribiriyle ne kadar bağlantılı… Sıcaktan kuruyup çatlamış tarlalar; aynı güneşin altındaki denizlerden buharlaşacak suyun gökyüzünde toplanmasını ve rüzgarın yardımıyla kendi üzerine gelmesini… Isı farkı da mevcut ise yağacak yağmur ile susuzluğunu gidermeyi bekliyor… Tarlaları kurutan güneş, yine tarlaların suya kanması için gerekli aslında. Değil mi?.. Her konuda,Devamı

  (Üzerinden epey zaman geçtiği için, size yaşanmış bir hikâye anlatayım…) O gün akşam üzeri buluştuk, yemeği beraber yedik, evine gittik ve gecenin geç saatlerine kadar konuştuk. Bazen insanların canının acıdığını bilirsin, görürsün ama bir türlü sana söylemezler, anlayamazsın canlarını acıtan “esas” noktayı. Onlar anlatmak için kıvranırlar, sen kıvranırsın anlamakDevamı

  Sınava girecek olan sayın arkadaşlarım, n’aaber?.. Nasılsınız, mutlu musunuz? Şimdi bazıları, “ssüperr” diye çığlık atıyor, bazıları ise; “nasıl iyi olabilirim ki, mutluluğum elimden çalınmışken” sızlanmasında… Ben sizin nasıl olduğunuzu biliyorum ama… Evet, herkes şu anda “olmayı tercih ettiği halde” değil mi?.. Birileri diyor ki şimdi; “Bizimle dalga geçiyor…” Evet,Devamı

  Almanya’daki kalburüstü bir dosttan gelen elektronik mektup düşündürdü beni. Sonra sizin adınıza sevindirdi. Sadece takdir edilme duygusunun hazzı değildi bu… Güzeli; ortaya konulmuş olan fikrin kaydetmiş olduğu isabetti… Yani size sunulmuş olanın rağbette olması, bir yerlerde daha belki bazı farklılıklarla uygulanıyor olmasının sağladığı güven duygusuydu. Şu an ne anlatmayaDevamı

  Sınava girecek olan sayın arkadaşlarım, naaber?.. Nasılsınız, mutlu musunuz? Şimdi bazıları; “ssüperr” diye çığlık atıyor, bazıları ise, “nasıl iyi olabilirim ki, mutluluğum elimden çalınmışken” sızlanmasında… Ben sizin nasıl olduğunuzu biliyorum ama… Evet, herkes şu anda “olmayı tercih ettiği halde” değil mi?.. Birileri diyor ki şimdi; “Bizimle dalga geçiyor…” Evet,Devamı

  Geçenlerde hiçbirimiz cep telefonlarımızı açamamıştık korkudan. Tembih üstüne tembihler alıyorduk çünkü; “Sakın haa, yarın telefonunu açayım deme. Çünkü gelecek olan bir mesajla virüs bulaşacak ve sapıtacak telefonlar…” Hadi bakalım… Sıkıyorsa “alo” de! Kimse telefonunun komut kabul etmemesi, programının bozulması yahut faturaların mantık dışı şişmesi gibi riskleri göze alamadı veDevamı

  Tam yanından geçerken; “Alsanıza, dedi. Yüzbin lira.” Konuşarak yürüyorduk. Sesini duyuncaya kadar onu görmemiştim bile… Göz ucuyla bakıp, “Ne yapayım ki onu?” Dedim. Gerçekten de ne yapabilirdim ki onu… Sekiz-dokuz yaşlarında bir erkek çocuktu bu. Kaldırımın kenarına yaslanmıştı ve ürkek-mahçup bakıyordu. Satmak istediği şey ise; bir büyük eşyanın ambalajındanDevamı

  Elbette “kopelanın babası bulunmaz”mış!.. Elbette bazı şeyleri hiçbirimiz yapmayız!.. Ama bazı şeyler hep yapılır; Bu, nasıl böyle olur, anlamam! Çocukluğumdan beri duyar, dinler, işitirim. Eminim ki sizler de duyar, dinler, işitirsiniz. Ve bu duyulan, dinlenilen, işitilenlerin daha çoook yıllar boyunca duyulacağından, dinlenileceğinden, işitileceğinden de emin olabilirsiniz… Ağzında bir sakızDevamı

  Herkes zemzemle yıkanmış!.. Herkes sütten çıkmış kaşık! Ama “nasıl oluyorsa” ormanlar dört nala kaçıyor bilinmeyen uzaklara… Yanıyor ormanlar; yanıyoruz. Kirleniyor denizler; kirleniyoruz. Yerlere basamıyoruz pislikten… Üstelik nefes alamıyoruz. Sanki rengi değişiyor çiçeklerin, huyu değişiyor mevsimlerin. “Suçlu”nun elbette biz olmadığını “bilerek” suçlu arıyoruz. Hayretler içinde sorup duruyoruz; “Suçlu kim?..” Aslan,Devamı