Bazı “aydınlar” ateşböceklerine benzer. Ve çoğu, kendilerini kovalayan kediler gibidir. Yani yer aşınır dönmekten, ama ömür biter ele geçen şey yoktur!.. “Büyük” aydınlarımızdan bazıları çeyrek mumluk ateş böceklerine benzer. Dolanır dururlar kafaları karanlığın içinde, ve üstelik “aydınlık biziiiz” diye bağırırlar karanlığın içine!.. Ezilmeyecekleri kadar, yani azıcık da olsa görülebilmelerini sağlayacakDevamı

Biliyor musun; Seni, rüyada gördüm… ….. Rüyamdaydın… Rüyamda; rüyalarındaydın!..  Gülüyordun… Gülüyordun rüyamda, ve ben; senin zaten gülmek istediğini, yani gülmenin "rüyan" olduğunu biliyordum… Gülüyordun rüyamda; Yani, "rüyandaydın" rüyamda…  Seni rüyada gördüm… Sana çok yakışan pahalı elbiseler giymiştin. Renkleri uyumluydu, ve sen içinde; vazoya konmuş taze bir çiçek gibi diriydin… …..Devamı

Geçen gün eski arkadaşlarımla bir araya geldik… Okuldan, mahalleden filan bahsettik. "Şu da vardı hatırlıyor musun?.. Evet ya, peki filanı hatırladın mı sen?.. Falan da vardı. Hani bir de öbürü… Neydi onun adı?.." A aa, baktım ki; hatırlayabildiğim, her okuldan üç beş kişi… Aman Allah’ım, nasıl çıkmış aklımdan bu kadarDevamı

Soğuk; oğlak gibi diridir… El değmemiş, dil değmemiş filizlerle beslenen bir beyaz oğlak gibi, dipdiri!..  Soğuk; ısrar üstüne, tutku üstüne, vazgeçmeyiştir ve soğuk; önünde durulmayıştır!.. Soğuk; teni deleer, cana değer ve candaki canana erer…  Ben?.. İçine girmek isterdim ben, soğuk gibi… ….. Israrla ve tutkuyla, vazgeçmeden ve kaçılamadan; Sen, benimDevamı

Ben, senin gönlünde büyürüm ancak… Çünkü ancak, ben senin gönlünde büyürsem, bu büyüme; ot gibi büyümek, dal gibi büyümek, mal gibi büyümek olmaz!..  Ben, senin gönlünde büyürüm… Ve ben zaten; Senin gönlünde büyümek isterim ancak!..  Bilirim, göz göze olduğumu seninle; bakışlarımız bile bir hizadadır çünkü… Konuşsam, karşımdadır işte kulakların… VeDevamı

2- Ben, o zamanlar müziğe çok meraklıydım… Bir ince tele dokunan olsa yanımda, içimdeki bütün teller titrerdi. Martıların teleğinden geçen rüzgârın dahi notasını duymak isterdim… "Çünkü susmak bir makamdır. Konuşabilememek, maharet ister" diyen adamla konuştuğum günün akşamı, kursa gittiğimde kafam hâlâ karışıktı… Baktım ki, bütün arkadaşlarım sahnedeydi. Her biri yüksekDevamı

Hastanede, aynı bankın birer ucunda oturuyorduk. Dedi ki bana; "-Boynumda, omuzlarımda ve sırtımda ciddi ağrılar, kasılmalar var… İlaç kâfi gelmiyor…"  Ne iş yaptığını, sordum… "-Bazıları beni kendilerine öğretmen bilir", dedi… Ne öğrettiğini, sordum… "-Hiiiç", dedi…  Ama devam etti: "-İki elim ve iki kulağım, dolayısıyla da zihnim hep doludur; çünkü herDevamı

Yakında büyük meblağlar için kuralar çekilecek…Reklamları, ve oluşturdukları bilet kuyruklarını görüyorum; umut satın almak isteyen insanların… Kimin cebinde kaç bilet var, umurumda değil. Çekiliş de umurumda değil aslında… Ben size başka bir “tarif” yapmaya çalışacağım…  Şeffaf ve yuvarlak bir kabın içine toplar konuyor… Üzerlerine yazılan rakamları herkesin görebildiği bu toplarDevamı

Dünden beri, orda mısınız?.. Birileri kıştan, birileri işten, birileri mezarlıklara sığınmış ağaçlardan, birileri de ağaçları örten kardan bahsederken de orda mıydınız?.. Her kim, ne yaparsa yapsın, hangi işle uğraşırsa uğraşsın; problemlerin, her zaman kendisinin yanında, yanıbaşında olacağını farkettiğinde orda mıydınız?.. …………… Biliyor musunuz, farkediş, gayet faydalı bir kabulleniştir ki; "hayatıDevamı

Sanki, başını yaslamış omuzuma da, ‘mırıııl mırıl’danıyordu!.. Kıştan bahsediyordu, işten bahsediyordu… İşyerinin penceresinden; mezarlığın ağaçları üstüne serilen karın nasıl göründüğünden bahsediyordu… Ben, üşüyen kulağım; eğer şakağına değerse onun ürpereceğini beklerken, o; dünyada mutluluk da olabildiğinden, insanın içinin huzurla dolabildiğinden bahsediyordu!..  "Bunları neden anlattığımı bilmiyorum, diyordu… Sabahtan beri çok yorulduğumu söyleyipDevamı

(Gülmeyeee, hazır mısınız?.. Hadi bakalım!..) Bazıları bazı şeylerden öyle nefret eder ki; onların, kendi yakınlarında bile bulunmasına tahammül edemezler!.. Değil mi?.. Adamın biri de, karısının kedisinden kurtulmanın yollarını arıyormuş. Bir sabahın köründe kimseye göstermeden arabasına attığı gibi, kediyi evlerinin 20 blok ötesindeki sokağa bırakmış… Ama işten eve döndüğü zaman bakmışDevamı

Ölümün güzeli, olmaz olur mu?.. Ama, ölümün güzelliğini görmek için de; varlığı, etrafındakilere “kıymet” olan birilerinin güzeel güzel ölmesi gerekiyor… Ki, görebilelim… …de, ibret alalım “en büyük nasihatçi”den!..  Etem babaa!.. Uzaktaydım… Sana selam gönderdim mübarek bir torunla… Aldın, değil mi?.. Tabutunun altına giremedi omuzum… Ama, kuma bassan izi kalmaz sanırdık,Devamı

Belki de sen hiç farketmedin; Katrana kesmiş gecelerin kayıp zamanlarında, yolunu şaşırmış bir minik yıldızı arar gibi gözlerinde ışık aradığımı… ….. Ve hiç farketmedin belki; Umuda koktuğunu!..  Yoo, bilmen gerekmiyordu aslında… Belki güzelliği de işte buydu geçen zamanın!.. ….. Belki bilseydin veya ben söyleseydim; bozulacaktı bişeyler… Eğer bilinseydi; bu ufkaDevamı

Yeşildi dünyam, maviydi… Bir de kahverengiydi. ….. Beni bir ürkek ceylanlar tanırdı, bir de çingene serçeler…  Yalnız kuşların sesi gelirken kulağıma bir de kavak yapraklarının… Sen; Durgunluğuma düştün… Ve büyüdün içimde büyüdüün, büyüdün; Sudaki halkalar gibi.    Yeşildi dünyam, Maviydi… Bir de kahverengiydi; sen, bana düştüğünde!..  Bakışların, kendi ortasından büyüyenDevamı

Bütün yayınevleri, bastıkları zaman "satacak" kitap ararlar, bulamazlar… Peki bu satılacak kitaplar FAYDALI da olsa "zararı" mı olur?.. ….. Gözü veren yüce Rabbim, görmeyi de nasip etsin bazılarına, amiin!.. Çünkü yayıncılık yapanlar, dünyanın en kolay adresinde, yani; "Türkiye Gazetesi-Türkiye" adresinde kaim İsmail Yağcı beyi bir türlü bulamazlar(!..) Özellikle "bulamazlar" diyorum,Devamı

(Düşünüyorum ne zamandır; "Bayram" ne hatırlatıyor bana?.. İnsan’ım, neler hatırlamıyorum ki!..) Bir saatlik mesafeden İstanbul otobüsüne bindim, yarın oruçtu… Ramazan ayı, bir heyecan esintisiyle girer ya bu topraklara, az veya çok ama bir hazırlık yapar insanlar. İşlerini bu aya, sofralarını oruca göre düzene sokmaya çalışırlar… Arkaya doğru iki üç kişilikDevamı

Bir kuş, bir camı tıklatır; ardında kim olduğunu bilmeden… Kalbin, kuş yüreciği gibi "tıp tıp" yapar; "ulaşılmaza" dokunmak istersin!.. Bir kuş camını tıklatır; Canın tıklar!..  Bilirsin ki; açsan pencereni, bu kuş uçup gidecek. Umutların yitecek… İçin sızlar; beklerken tül ardında hareketsiiz, nefessiz!..  Bundan sonra, ya sevgilerini ufalarsın pencerenin pervazına… YaDevamı

Onüç veya ondört yaşlarında bir çocuktum… Birkaç şiirimi, şimdi yayınlanmayan bir gazeteye götürmüştüm… Çünkü "Millet Kürsüsü" isimli bir köşede, haftanın bazı günleri, okuyuculardan gelen kısa yazı ve şiirleri yayınlıyorlardı… İşte bu küçücük gazetenin küçücük köşesinin bir kıyısında, küçücük bir cevap yazmışlardı bana; "Şiirlerin değerlendirmeye alındı" filan diyen, bir iki satırlıkDevamı

Var olmak mühim değil; Mühim olan yâr olmak!..  Kaç “var” var şu yer yüzünde… Var mı bilen?.. ….. Peki ya, kaç “yâr” var?  Gönül; “Varlar yâr olsa”, derken… Bir de; “Yârlar var olsa”, diyor!..  Söz, uzaar gider; Yel olur!.. ….. Sel basar içimin sensizliğini, ufuktaan ufka; Kesilir sesler!.. ….. NefeslerDevamı

Alışveriş yapmak üzere çarşıya çıktı Jeloğlan. Hava pırıl pırıl, insanlar kıpır kıpırdı… Yolun sağında, renkli şemsiyenin altındaki dondurma dolabını görünce iştahı kabardı. Bir an duraksadı, dondurmacıyla göz göze geldi… Sonra yürüdü ve köşedeki ekmek fırınına girip; sıcağın karşısında çalışmaktan terlemiş, beyaz önlüklü ve kolları unlu kürekçiye dedi ki; “Bir külahDevamı