(1999’un bugününe…)
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
İncecik bir vazo düştü yere…
Bir gül kırıldı orta yerinden!
İki minik çerçeve sarsıldı duvarda ve son kez dokundular biribirlerine…
03.02 idi kırıldığında saat!
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Bebek kokan bir biberon düştü yere…
Sonra bir anne, süt kokan yavrusunun üstüne attı kendini…
03.02 idi kırıldığında saat!
Bir mektup kaldı… Yazılırken…
Orta yerinde.
Bir el kaldı sadece yıkıntıların üstünde.
…..
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Saat 03.02 idi saatler kırıldığında…
Ve çığlıklar karanlığın içindeki "daha siyah karanlıklara" gömüldüğünde.
Yazmam gerekiyor…
Ama ne yazabilirim?
…..
Bildiğimiz mekânların çoğunda duruverdı zaman…
Sabahın 03.02’sinde kırılıverdi saatler;
Ezan okuyacak minare bulamadı müezzinler…
Ve kuşlar, konacak dam bulamadı!
Yazmam gerekiyor, biliyorum…
Ama, ne yazabilirim sizin bilmediğiniz?..
İşte yeni bir deprem…
İşte "yine" bir deprem.
Ama bu defa 03.02 idi kırıldığında saatler!..
İLAVE: 2002 senesinin bugününde, yazılabilecek en başarılı yazıyı yazmak mümkündü belki… Ve yine mümkündü dönüp aynı yazıyı gözyaşları içinde okumak…
Ama yukarıda yayınlanan… Yani 1999’un bugününde, saat "sıfırüç sıfıriki"de yazılmış yazıyı biz yazmamıştık;
Bu yazı, "bizi" yazmıştı!..
Stop
Muammer Erkul
17 Ağustos 2002 Cumartesi