04 ve Titanik [02 Ocak 2004 Cuma]

İşte 2004 senesinin ilk satırları…
“Bin, ve dokuz yüz, ve doksan, ve dokuz”u ardı ardına dizip söylemek öyle “çok” gelirdi ki bana seksenli yıllarda, o kadar olur!
Sonra, yakınlaştıkça küçüldü sanki; karanlık arazide “öcü” sanılan çalılar gibi!..

Boşuna heveslenmeyin, başka şeyler ümit etmeyin. Bugünkü konumuz işte budur: Yıllar,,, ve rakamlar… Kimin derdi yok ki zamanla?..
En şanslı olan kimdi biliyor musunuz?..
Filika içindeydi ve Titanik’ten kalanlar arasında dolaşıyordu; boğazında bir hıçkırık!..
Çoğu zaten dibi boylamıştı; koca bir dünya şeklindeki geminin içinde… Son kumarın paraları cebinde, son kadehin tadı damağında… Orda tanışmışlardı, gizli kaçamak buluşuyorlardı. Son sevişmelerinin üzerinden birkaç saat geçmemişti ki henüz,,, sarsıldı ortalık; fuhşa bile gözyaşı döktü insanlar!..

Zaman durduğu an, senenin kıymeti olmuyor…
Kopmuş bedenler, kopmuş bedenlerdir artık… Şişmiş vücutlar, şişmiş vücutlar; donmuş suratlar, donmuş suratlardır; ve buz tutmuş kaşlar-kirpikler buz tutmuş kaşlar ve kirpiklerdir artık…
Hayat sahibi olup da, gözyaşları donmasın diye gizli ağlayanlardır; suyun üstünde kalmış filikadan dikkatle karanlık denize bakan şimdi!..

Sildiğinde zamanı;
Bir hayaletin ağzına konmuş demir leblebiden farkı kalmıyor hakikatin!..
Hakikat bizle sınırlı değil yani!..
Dumandan adamlar gibi başımızı vurmaktayız sert kayalara!..
Ey hayaletler;
Hadi hayal edelim zamanı!.. Nedir?..
Bir tuşa bastığım an siliniverecek olan, ekranımdaki şu yazımdan ne farkım var ki benim?..
(İşte yine; ilk satırındayken sonunu bilmediğim bir yazı yazmaktayım, affedin beni… İnsan’ım… Ve insan’sınız!..)
Nerden çıktı bu Titanik şimdi sabah sabah?
Vallahi Titanik’i anlatmak için oturmadım bu yazının başına; yazmaya başlayınca serildi gözümün önüne Titanik’in enkazı… Üstelik; ben yazdığım için batmadı ki Titanik; Titanik battığı için ben yazdım!..

Bin ve dokuz yüz ve doksan ve dokuz… Yahut, sıfır dört!.. Hangisi büyük?..
Kendimizi kandırmaktayız. Uyanırken zihnimde şu cümle vardı: “Sıkıyorsa, ben şu yaştayım ve şunları başardım” de insanların gözlerine bakarak!..
I ıh, sıkmıyor!…

Bir dedem için; “77 yaşındaydı, ve 7 defa peşindeki orduyu at üstünde Avrupa’ya götürürken, 7 defa da Kur’an-ı Kerimi kendi el yazısıyla yazmıştı” diyorlar…
Bir dedem için; “Senin askere gittiğin yaşta, senin için İstanbul’u almıştı” diyorlar…
Ve diyorlar ki:
Söyle bakalım, sen bu yaşta kaç gönül aldın?..
Ve hangi deden, ve hangi torunun için söyle ne yaptın?..

Stop
Muammer Erkul
02 Ocak 2004 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir