Bu başlığın altına bir yazı gerekmiyor aslında. Çünkü başlığın kendisi yazı…
Hani bir top yuvarlanır, gelip durur insanın önünde. Duvarın ardındaki heyecanlı çocuklar da; “abi vursana şu topa” diye bağırır. Sen, ne rastgele patlatabilirsin bu topa ne de bırakıp gidebilirsin…
Tarih veya talih böyle bir top gibi yuvarlanarak gelir ve durur bazen bazı ülkelerin önünde!
Yani ya; “06 Ankara” olur, veya “Ankara 6-0!..”
“06 Ankara” başlığı bir simge gibi kendine has manalar, mesajlar yüklü… Bir ambleme bakar gibi, işte, görüveriyorsun göreceğini!
Sanki “Ankara” bir otomobil de; gelip “06 kavşağı”nda durmuş!
İyi de, acaba hangi yöne giden yolun ışığı yanacak?..
Bu yazıyı yılbaşında yazmış, ama yayınlamamıştım.
Bu yazıyı; 06 plakasının Ankara’nın boynuna asılı olduğunu söylemek için yazmamıştım… Bu yazıyı; 06’nın “sıfırın altı” da olabileceğini ima etmek için de yazmamıştım…
Bu yazı; sıfırdan sonra gelen altı’nın “altınından” bahsetmek için yazılmıştı!
Zaman, koca torbasını doldurmuş olarak geliyor çünkü. Ve bütün biletler sırtında… Piyango; birine vuracak!
Zaman ise, bir fermuara benziyor asıl…
Ya iki parçayı bir araya topluyor; veya bir bütünü parçalara ayırıyor!..
Kaplanlar üç halde görülür:
Postları tertemiz ve renkleri parlak görülür bazılarının. Ama, çelik kafes ardında!
Bazıları ise ansızın çıkıverir hasmının karşısına; avcıyı av eder!.. Görmeye bile fırsat bulamaz çoğu göz onu… Gören ve hayatta kalacak kadar da şansı olan; ömrünün sonuna kadar hatırlar bu ânı, ürperir, korkar, titrer, tedbirli olur…
Üçüncü haldeki kaplanlarsa; dişleri çekilmiş, tırnakları sökülmüş ve burulmuş kaplanlardır… Emsalsiz bir rahatlık içindedirler, tamamen serbesttirler ve hangi yöne gitseler umursayan olmaz onları. Yalayarak beslenir, zaman zaman da her iki taraflarından kükremeye çalışıp varlıklarını ispata yeltenirler…
Kıtaların bile değişken olduğu şu yerkürede, haritaların değişmeyeceğini söyleyen kitaplar yalan yazıyor!
Ortanın doğusu veya doğunun ortasındaki kaplanlar birbirini gözlüyorlar şimdi… Sonra? Sonraysa, kiminin tüyleri parlak kalacak çelik kafeslerin ardında… Kimiyse serbest ama tırnaksız, dişsiz, kurda kuşa maskara!..
Ankara, Ankara olalı beri en önemli virajlarından birinde…
Sürücüye güveniyor insanlar. İyi de trafiğe yön verenler kim? Niyetleri ne? Neden bir yanıp bir sönüyor ışıklar? Ve trafik levhalarıyla yol haritaları, niye sarhoş bacakları gibi dolaşık?
06 senesi Ankara için bir önemli kavşak…
Bulanacak olan sular bir gün durulduğunda, bakacağız ki; ya her şey çok güzel olmuş veya her şey çok güzel olmuş… (Başka şık olmamalı!)
06 senesinde beklentilerimiz yüksek olmalı (çok yüksek olmalı) Ankara’dan…
Çünkü Ankara’nın atlaması gereken çıtalar yükseliyor.
Sırıkları yağlayanlar düşmanlık etmiyorsa, peki ne yapanlar düşmanlık ediyor?
Stop
Muammer Erkul
26 Şubat 2006 Pazar