İnsanız… Öylesine açız ki önemsenmeye!..
Hatta bazen öyle geliyor ki bana; ne kadar önemsediğinizi hissettirerek çok şeyler yaptırabilirsiniz insanlara!.. Bunu başaranlar çok olmuş… Mikrofon ardındaki avcılar hoparlörlere dayanmış kulaklarından yakalamıyorlar mı çoğu zaman, yumuşak tüylü tavşanları!..
İnsanız… Öylesine açız ki önemsenmeye!..
Önümüze konanın da çoğu zaman farkına varamıyoruz; bu yemeğin ne kadarı bizimdir?.. Etin kemikleri de, karpuzun kabukları da, sütün döküleni de, ekmeğin ufalananı da bizim mi?.. Kemirmeye, yalamaya, toplamaya uğraşırsak ne olur?.. Ve neden bazıları nerden bakarsa baksın gücenir, alınır, kırılır, mahvolur, perişan olur; neden önüme bunlar konuldu, veya neden önümdekiler alındı diye…
Ve neden bazıları nereden baktırırsan baktır umursamaz ve hiçbir şeyi hiçbir şekilde üzerine alınmaz?..
Soru: Bu ikisi arasında bir yol yok mudur?..
İnsanız… Öylesine açız ki önemsenmeye!..
Ama bazıları önemsenme ihtiyacını bir deve gibi kendi içinde, sırtındaki hörgücünde gezdirir; ve kim ne derse desin, kim ne söylerse söylesin kendi ehemmiyetinin ifadesi, hem de her an, imbikten geçer gibi damlar yine kendi içine!..
Bazılarıysa, gözleri pek iyi seçemeyen ama açlığı da hiç kesilmeyen bir köpekbalığı gibi; et, kemik; tahta, demir; canlı, cansız ne bulursa yutar!..
Bir yazı okurum;
Tarihini bile hatırlamadığım günün gazetesinden… Sarsılırım; istediğim ölçüde!..
Bilirim aslında… Bilirim ki; sadece beni suçlamak değildir bunu yazanın niyeti. Bilirim ki, ben de yazarken; "o an hatırıma ne, ve hangi örnek gelirse" onu yazarım… Çoğu zaman zihnimde belirip kelimelere dökülen ifadelerin soruyla veya cevapla ilgisi yoktur. Ama hissettirdikleriyle, görüntüsüyle veya tadıyla; koca bir pastanın kreması, çikolatası veya üzerindeki meyva parçaları gibi bütünlüğünü sağlar!
Hani güneş batarken, bir zamanlar yüreğini hoplatan ismi hatırlarsın… Alakası var mıdır güneşin batışıyla sevdiğini bir daha göremeyişinin, yok mudur?.. Her yazıdaki her söz birebir sana mıdır, değil midir?.. Her ifade, her ima, sitem, takdir veya tenkidi kendine maleder, alınır, bozulursan, doğru mu olur; veya doğru olur mu işine gelmeyen hiçbir şeyi yapıştırmazken üzerine, ama canının istediği bütün takdirlere de büyük bir iştah ile atlarsan?..
Yağmur yağacak, ve yağmalı da… Suyun çoğu akıp gidecek, ve gitmeli de!.. Yani, ne köklerimiz susuz kalacak, ne suda boğulacağız…
Yani, suyun hepsi bizim değil… Yani, dikkat edeceğiz; çiçekler kurumayacak, ve çiçekler çürümeyecek!..
…..
Şu ifade sanki, bütün insanların bildiği, ama bilmezden geldiği bir "sır"dır:
İnsanız… Ve bütün insanlar insandır!..
Stop
Muammer Erkul
02 Kasım 2002 Cumartesi