Tekerlekli at olabilir mi sizce?
…..
Bir televizyon programında gördüğüm kediye tekerlek takmışlardı. Çünkü ölümcül bir kaza geçirip arka bacaklarını kaybetmiş, bir hayvansever ise o kediciği bırakıldığı yere mahkûm olmaktan kurtarmayı kafasına koymuştu.
Sonuç?
Vücuduna kayışla bağlanmış iki tekerlekli basit bir sistem ile hayvan dilediği yere gidebiliyor, fare bile kovalayabiliyordu…
Peki, nereye kadar?
Bir yere kadar!..
Verilen örnekleri iyi anlamak için kartalın kanat, atın ise bacak demek olduğunu bilmek lazım, demişti dedem…
Yani, at bile tekerlekli olabilir, belki… Ama tekerlek takılan at, acaba ne kadar “at” olur; kanatsız bir kartal gibi!..
İçimi acıtıyor bazen, yaptıklarımız…
Her insanı, ve özellikle de çocukları uçurabilecek kanatları nasıl yolduğumuzu, koşturacak bacakları nasıl kırdığımızı düşündüğümde…
Halbuki o kanatların telekleri tel tel temizlenebilirdi belki, o ayaklardaki çivisi düşmüş nallar yenilenebilir ve bütün yaraları tedavi edilebilirdi…
Sabır ister, ama bu bir tercihtir;
Ya uğraşacaksın temizlemek, tedavi etmek için veya kirlenen, pislenen bacağı koparıp atacaksın!..
İşte bu açıdan bakmamız lazım, özellikle de tesirimiz altında kalabilecek yakınlarımızla konuşurken. Ve şöyle düşünmemiz lazım:
Soğutabilirsin bir genç insanı babasından, uzaklaştırabilirsin anasından, nefret ettirebilirsin abisinden, ablasından, yakınlarından… Peki ama, açılacak bu boşluklara ne dolduracaksın, gidenlerin yerine kimleri koyacaksın?
Ve monte edilmiş bu yeni kimseler ne kadar kalacak aslının yerinde?
Temiz veya temiz değil; kartallar kanatlarıyla uçuyor…
Nallı veya nallı değil; atlar bacaklarıyla koşuyor…
İyi veya iyi değil; çocuklar yakınlarıyla büyüyor, koşuyor, uçuyor!
Bir çocuğun, bir delikanlının, bir genç insanın hayatından bir yakınını çekip çıkarmak gerekebilir bazen. Ama iyice düşünmek lazım ki; temizlenmeden, bakımı, tedavisi, dolgusu yapılmadan ağızdan bir tane diş bile sökülüp atılmıyor!
Çünkü bir kere sökülen diş, aynı deliğe tekrar çakılamıyor!
Bacaksız at veya kanatsız kartal olur mu bilmiyorum. Tekerlekli bir kedi görmüştüm ben, işte onu da anlattım size…
Bildiğim ise; motorun “sevgi” olduğudur. Veya daha da yakışan, suyu çıkarılmamış ifadesiyle; muhabbet, hürmet…
Bunlara dokunduğumuz zaman inanın tekrar aydınlanırız, fişi takılmış ampuller gibi. Ve o zaman daha az kanat kesilir, daha az bacak koparılır çevremizde. Daha yüksek uçar kartallar, ve daha uzun koşar diri taylar…
Stop
Muammer Erkul
27 Ocak 2005 Perşembe