Bon/sai Japonca çanak/bitki demekmiş…
Bunun bizce önemi: Dev bir ağacın tohumu, konduğu çanaktan çıkamaz, toprağını bulamazsa "cüce" kalıyor!
Misal ki; cihan imparatorluğumuzun simgesi olan çınar ağacı, ama marul boyunda!
İnsanlar bu eserin büyüklüğüne gülümsüyor, ben ise küçüklüğüne ağlıyorum!
Bir bonsainin "hayali" ne olabilir, zaten ilk önce onu almışlar elinden!
“Biz sana yıllarca emek verdik, öyleyse köşede otur, suyunu vitaminini al, çeneni kapa…”
İnsanların çoğu sözlerimi tekrar ederdi; “alıştırıldıkları” düzene karşı çıkmaktan korkmasalardı.
Ülkenin her noktasından alınan bütün tohumların aynı çanak içinde ve aynı boydaki bonsailer halinde yetiştirilmesinin mantık neresinde?
Bir çocuğu 5 yaşında evinden alacaksın ve 25 yaşında; cesareti sıfırlanmış birer bonsai olarak köşeye koyacaksın: Vahhh!..
Cesaretiniz var mı? Sokağa çıkın. Otuz beş yaşını bulmuş herkese şunu sorun:
15 yaşında hayalin neydi?
Ne okudun?
Sonunda ne oldun?..
Sonra da bu insanların 5 ila 25 yaş arasındaki yıllarının milim milim kırpılışına; tam koşacakları zaman, atların nasıl gözü bağlı, ayağı köstekli tutuluşuna üzülün…
Bu durum; “insanlar benim malımın tüketicileridir” zihniyetinin eseridir! İlk 25, ikinci 25 yıl ve son 25 yıllık tüketici üretim planı…
Bu ülkenin bütün üretim/hız enerjisini sömürüp yok eden bir düzen içindeyiz: Motor gazı alırken frene basmak gibi. Korkunç bir zaman ve insan israfı halindeyiz.
Birbirine benzer bebekler üreten oyuncak fabrikasına dönmekte bu sistem! Hayalsiz, renksiz, cesaretsiz ve doğru yön bulamayan bunalmış gençlik nereye götürecek ülkeyi?
Bir kırık dal gibi kendi toprağıma saplandığım güne şükürler olsun.
Bir köküm Hicaz’a uzandı, bir köküm Serhend’e, Maveraî ufuklara… Bir köküm Altayların ötesine; bir köküm Kudüs’ten geçip Mağrip’e; bir köküm Balkanlar, Macar ovalarından Endülüs’e…
Dallarımsa yeryüzünü tarıyor, lezzetli meyveler veriyorum…
İşimiz; tohumları bonsai olmaktan kurtarmaktır!
Dallarınızı kendi toprağınıza sokun, susuz bırakmayın ve onlara dua edin!
Stop
Muammer Erkul
12 Mart 2010 Cuma
Bu sözlerin üzerine diyecek hiçbir şeyim yok. Buna yorum yapmak, ancak yazıya gölge düşürür. Sadece bu yazıyı okuduğumun bilinmesini istedim. Yine ruhumuzun derinliklerine inen bir yazı olmuş. Ne diyeyim ki daha…
“Ellerine sağlık sevgili Muammer ağabey.”
Öyle bir eğitim sistemi ki; elinden ancak uçanlarla kaçanlar kurtuluyor!
Öyle bir eğitim sistemi ki, geçmişini karalarken bir yandan da geleceğini güdültüp, yok etmek gâyesinde adeta!
İstikbalimiz olan çocuklarımız bonsai haline getirilirken bir yandan…
Bir yandan da, bu bonsai gençlik, hayatın bir noktasında durur da sorgular diye mi acaba, ulu çınar olan tarihimiz ve tarihi şahsiyetlerimiz birer minyatür bitki gibi gösterilmeye çalışılıyor?
Öyle ya; bir bonsai, ceddinin ulu çınar olduğunu öğrenirse içine konduğu o ucube çanağı parçalayıp, isyan bayrağını çekebilir!
Kim bilir…
İlerde, (bugün bile hazırlasalar olur…) “varlığını ve şahsiyetini her tasalluta karşı koruyabilmiş” diğer milletler doktora tezi hazırlayacaklar, kitaplar yazacaklar “TÜRK OĞLUNUN KENDİNİ ERİTİP, BİTİRİŞİ” konulu!
Yazıklar olsun ki!…
Hicran Seçkin
Birinci yazının yeterli olmadığını vurgulamıştık, acele etmişiz zira bu yazıyla maksat hasıl oldu. Muhabbetle..
Bon/sai- yim, Bon/sai- sin, Bon/sai, Bon/sai- yiz, Bon/sai- siniz, Bon/sai- ler, malesef…
15 yaşındaki hayalimle, şimdiki mesleğim arasında uçurumlar var.
26 Yaşında ve artık herşeye geç kaldığımın farkındayım. Öyle güzel anlatmışsınız ki başka bir izahatı olamazdı zaten.
Gerçekten mükemmel bir şekilde halimizi anlatmışsınız. Çok teşekkürler…