Sabahın kör vakti paltosunu giydi, ayağına botlarını geçirdi, beresini taktı ve yola çıktı. Çok değil on dakikada otobüs durağına vardı.
Yürürken dudaklarının kıpırdadığına bakılırsa bir şeyler mırıldanıyor, belki dua ediyordu.
Bu semt merkeze epey uzaktı, otobüsü kaçırırsa en az bir saat daha bekleyecek demekti. Hava soğuktu, yerde kar vardı ve rüzgâr ustura gibiydi.
Bir ara acı acı miyavlayan bir kedi sesi duydu. Etrafına bakındı, göz ucuyla damları, dalları, araba altlarını taradı. Hayvancağız görünmüyordu ama yardım istediği aşikârdı. Bütün dikkatini topladı, sesi takip etti. İşaretler onu kör bir kuyunun başına getirdi.
Saate baktı. Vakti dardı. Kediyle uğraşsa geç kalacaktı. Sabah sabah patronun fırçası da çekilmezdi hani. Zaten araları limoniydi, adam kızmak azarlamak için bahane arıyordu.
Kedinin acı acı miyavlaması ona işini de patronunu da unutturdu. Bir koşu eve gidip, uzunca bir halat getirdi. Halatın bir ucunu direğe, diğer ucunu beline bağladı, zor zahmet kuyuya indi.
Zavallı gerçekten kötü durumdaydı. Muhtemelen birkaç gündür aç susuz kuyuda kalmış olmalıydı, titreyip duruyordu.
Hoş, birbirinin feryadına kulak tıkayan şehir insanı, kuyuya düşmüş kedi yavrusunu mu duyardı?
Onu incitmeden yukarı çıkardı. Sonra en yakın bakkala götürdü, süt alıp yoğurt kasesine döktü, önüne bıraktı. Hayvan acıkmış olmalıydı. Sütü bir çırpıda içiverdi. O içtikçe adam doldurdu. Garibin önce titremesi geçti, sonra rahatlayıp mırıldanmaya başladı.
Bakkal yufka yürekli bir adamdı, minik misafirine sobanın yanında yer ayırdı.
Adam, saatine baktı. Çok geç kalmıştı.
Beklediği gibi oldu. Patron yüzüne alaycı bir tavırla baktı ve "Bu kedi masalına inanacağımı mı sanıyorsun?" diye bağırdı. "Hem bırak o işlere itfaiye baksın!"
– Ama efendim ben zavallıyı o halde bırakıp da…
Patron dinlemedi bile, telefonunun tuşlarına dövercesine bastı. Karşısına kim çıktıysa (personel müdürü olmalıydı) "Bu herifin çıkışını yapın" dedi. Sonra ters ters bakıp "Kapıyı dışarıdan ört, artık kedilere bakacak çok vaktin olacak" dedi.
Ki özetle kovuldu demekti.
Ertesi sabah bakkala uğradı, hayvancağız oradaydı. Adam küçük dostunun kulağına eğildi "Sayende güzel bir rüya gördüm kedicik" dedi, "Bana, ‘sen darda kalana yardım ettin ya, biz de sana yardım ederiz’ dediler."
O hafta patronunun rakibinden iyi bir teklif aldı.
Hem huzura rahata erdi, hem misli misli para kazandı.
………
Sevgili Ahmet Sırrı Arvas’ın, şimdi bir örneğini okuduğunuz; kısa, gerçek, ibretli, komik hikâyelerinin yer aldığı "Herkesin bir hikayesi var" serisinin 3. kitabı "Çalacak Kapınız Var mı?" yeni çıktı… (Nesil Yayınları 0212. 551 3225)
Dost ve okuyucularına müjdem olsun!..
Stop
Muammer Erkul
12 Aralık 2003 Cuma