Hatırla; Tanıştığımız ilk bahar, ne güzeldi… Hatırlamıyorum; ilk bahar mıydı, yoksa son bahar mıydı o bahar…
Ama hatırlıyorum; bir bahardı…
Çünkü çiçek tarlası gibiydi içim, ve çiçek açmıştı yüzün ve saçlarında da çiçekler vardı…
Çiçek yağıyordu ya başımıza…
Onun için diyorum; bahardı…
Hatırlıyorsun, değil mi;
Martılar bile pembeydi o gün, nasıl olduğunu anlamasam da hâlâ!
Sense gülüyordun bana, gül yaprağı dudaklarınla…
Kızkulesi; gerinen bir gölün kenarına çökmüş, esneye esneye ve bezgin bezgin çamaşır yıkayan şişman kadınlara benzemiyordu o sabah…
O gün Kızkulesi, dalgaların ucundan ucuna seken bir ceylana benziyordu. Ya da her adımında yeleleri titreyen bir tay, veya kocaman, beyaz bir deniz atıydı sanki!..
Penceresi olmayan bir oda gibi; içime bakmam mümkün olmazdı belki de, sen olmasaydın…
Ağzı olmayan bir kuyu gibi kovalar salınamazdı içime ve bir damla su veremezdim dışıma!..
Sen olmasaydın, belki o pembe bahar da olmazdı; veya o bahar olmasaydı sen olmazdın, kim bilir!..
…..
Ama oldun artık, ve doldun içime…
Tanıştığımız ilk bahar, ne güzeldi değil mi?
Pek hatırlamıyorum ama, sanırım ilk bahardı o bahar. Çünkü sarmaşık güller gibi dolanıyordu parmakların, koluma… Çünkü çiçek tarlası gibiydi içim… Çünkü çiçek açmıştı yüzün ve saçlarında da çiçekler vardı çünkü…
Çünkü çiçek yağıyordu başımıza…
Onun için diyorum; bahardı…
…..
(NOT:
Bu yazı, devamında kendi baharınız anlatılıyor…
Benim ise bilmem mümkün değil sizin baharınızı. O yüzden hissedin yeniden ve yazın, okuyun…
Baharınız bol olsun; sakın kaçırmayın içinizden!..)
Stop
Muammer Erkul
17 Mart 2011 Perşembe
“Ne seni buldum ne de senle geçen bir bahar” sözünü yıllardır dilinden düşürmeyen biri için yukarıdaki yazının neler ifade ettiğini anlatamam.
Zaten tam olarak ben de anlayabilmiş değilim.
Ama son dönemlerde bu kadar etkilendiğim cümlelerin bir yazıda buluştuğuna şahitlik etmemiştim…
Zaten Muammer Abinin yazıları beni bu hale getirdi. Yazılardaki o üstün duyguların tadını öyle bir aldık ki onların gerçek hayattaki yansımalarını bulamayınca, kendimize gerçek hayatın ilişkilerinde yer de bulamadık…
🙂
Çünkü çiçek tarlası gibiydi içim, ve çiçek açmıştı yüzün ve saçlarında da çiçekler vardı…
İçimde doğan güneş… Huzur pınarındaki o linki tıkladığım zaman… Sadece merak ettiğim için açtım siteyi… Yıllardır arayıp sonun da bulduğum şeydi sanki o… Açar açmaz içimde saklı kalan çiçekler açmıştı, güneşi gördüler ya. Baştan sona… Ey güzeller güzeli…
Gözlerim açılınca çiçekleri gördüm… Ve çiçekler de o gün bana açtılar…
Penceresi olmayan bir oda gibi; içime bakmam mümkün olmazdı belki de, sen olmasaydın…
Karanlıkta kalırdım… İsli puslu karanlık… Birkaç su birikintisinden yansıyan ışığı aydınlık sanırdım ve orada telef olur giderdim. Gerçek bu, telef olur giderdim…
Bahsettiğim site:
http://www.huseyinhilmiisik.com/
Sen olsaydın; kendi ismini yazmaya cesaret edemeyen birinin tavsiye ettiği siteye bakar mıydın?..
İşin bir başka boyutu!..
M:)
Bir başka bahardı bendeki… Gönlüme çiçeklerin tohumu ne zaman atılmıştı? Onlar ne zaman yeşerdi? Ne zaman açtılar, ne zaman rengarenk oldular?
Çiçek tohumları olmadığını anladım çok geçmeden. Çiçek tohumları yerine, ne zaman koskocaman bir yangına hazırlık yaptım, ne zaman buzları oluşturacak suyu biriktirdim, ne zaman hangi dağlardan taşları topladım? Ne zaman?..
Başıma çiçekler yağmadı benim baharımda… Ilık bir yağmur da değildi o yağan… Benim başıma ateşten toplar yağdı. Benim başıma buzdan toplar yağdı. Benim başıma taş yağdı, taş. Bütün bunlara ragmen; ateşlerin, buzların, taşların arasından çiçeklerin de yağdığını görür gibi, hisseder gibi oldum.
…ama gerçekler kendini geciktirmeden gösterdi her zaman.
Hisseder gibi, görür gibi de olsam çok güzellerdi her şeye rağmen…
Sarı Menekşe
Sayin Muammer Erkul,
Ne yazık ki istediğiniz kriterlere sahip degilim. Elimden geldigi kadar Türkçeyi düzgün ve doğru yazmaya gayret gösteriyorum. Cümleleri dogru kurmaya çok dikkat ediyorum, lakin buna rağmen hatalarım kesin çok fazla oluyordur. Yaptığım hatayı bana, dogrusu nasıl olması gerektiğini, gösteren olsa çok çok memnun olurum.
Kriterlerinizden bir digeri ise; Tükçe harfleri kulllanmak…
Türkçe klavyeye sahip degilim. Herhangi bir forumda paylaşmak istediğim şiir, hikaye vb. gibi konularda Türkçe karekterleri ilave etmeyi önemsiyorum. Fakat herhangi bir konuya mesaj bırakacağım vakit buna emek harcayamam. Tek tek alfabeleri kopyalayıp ilave etmek ne kadar zaman alıyor biliyor musunuz?
Sarı Menekşe
Sizin yazılarınızı, yazılarınızın içindeki düsünceleri takdir ediyorum ve bir çok kez paylaştığım da oldu. Bir kaç gün evvel bu konuda nacizane duygularımı dökmek istedim. Sizin kriterlerinize uygun olmadığı için değerli sayfanıza yayınlamayı uygun görmediniz. Kırıldım çünkü gerekli klavyeye sahip olmadığımı düşünebilirdiniz. Anlayış bekliyorsunuz, anlayış karşılıklı olur. Ama olsun canınız sağ olsun.
Ben bundan sonra sizden mail almak istemiyorum. Listeden beni çıkartırsanız memnun olurum. Direk size mail yazmak isterdim ama adresiniz olmadığı için buraya yazıyorum.
Başarılarınız daim olsun, çok çok daha fazla kitlelere ulasmanızı dilerim. Zira ihtiyacı olan çok. Ben bir yerlerde kesin yazılarınız ile karşılaşırım, okumaktan vaz geçmem yine de.
Allah’a emanet olun
Sarı Menekşe
Sevgili Sarı Manekşe,
Bazen evimi, yatağımı bile göremiyorum. Böyle zamanlarda siteye yazılmış yorumları kontrol edip yayına açabilmek için biraz zaman geçiyor.
Kontrol etmesek ve her yazılanın doğrudan sitede görülmesinin faciasını ise tahmin edebilirsiniz, öyle değil mi?
Alınganlık kime ne kazandırabilir ki?
Öyle değil mi?
İsminiz veya adresiniz bende de gözükmüyor.
Fakat, sitenin en aşağısında gözüken adrese yazılanlar beni bulur.
Sarı Menekşelere, mor menekşelere, ebrulü menekşelere ve bütüüüün çiçeklere sevgiler, selamlar…
M:)
Bence yukarıdaki kriterlere uymaya çalışmak herkesin kaygısı olmalı ama bu olgunluğa ulaşana kadar da kimse düşüncelerini, duygularını paylaşmaktan geri kalmamalı.
Türkçeyi güzel kullanma yönünde bir niyet ve çaba bence yeterli olmalı yazabilmek için. Zaten bu süreç daha iyiye doğru götürecektir.
Çok arkadaşımızın yazmak isteyip de bu çekincelerle yazmaktan kendilerini geri çektiklerini düşününce (ki yorumların çok az sayıda olması bunu gösteriyor) “belki de çok şey kaybediyoruz” diye soruyorum kendime…
Ben de aynı fikirdeyim.
Bak işte senin hiç bir harfine dokunmadan yazdıkların yayınlandı.
Orada (yorum yazacak olanlara) söylenen ise;
(biraz dikkat edelim de sitemiz çet’leşmelerin çetrefiline dönmesin yahut ömrümüz hiç düşünmeden dönüp ve okunmadan yazılıp/eklenmiş satırları/yorumları düzeltmeye uğraşarak geçmesin) içindi.
Sarı Menekşe’mizin yazdıkları da aynen yayınlandı zaten, o yorumu geç açıldığı için üzülmüş…
Neyse gönlünü alırız zaman içinde inşallah.
M:)