Hükümetin yanındasın veya muhalifsin, bunu tartışmak benim işim değil.
Fakat hepimizin şu konuyu masaya yatırmasının zamanı, artık geçmektedir:
On-on beş sene öncesini hatırlamayan ve yirmi-otuz sene önce hayatta olmayan insanlarımıza "doğru bilgiler" vermemiz lazım.
"Gençlerimiz" dediğimiz ve "yarınlarımızı emanet edeceğimiz…" kelimeleriyle başlayan beylik cümleleri kurduğumuz bu kuşak, maalesef işinin ehli kimselerden uzak tutuldu, yeterince bilgilendirilmedi. Sorumsuz medya ve kasıtlı olarak hazırlanmış sanal ortamda, tam bir bilgi kirliliği içinde kaldılar. Hatta onlar fikir ve olgunluk manasında unutuldular ve… pek de biz farkına varamadan, büyüyüverdiler.
Sonunda…
Renkli, kokulu, lezzetlil bir ciklet nesli meydana geldi ve bizler; onları kimin çiğnediğini, içine kimlerin üflediğini ve iri gözüken bu sakız balonlarının neden böyle patlayıverip sağa sola yapıştığını anlayamadık!
Bu sırada bizler, çocuklarımızdan;
..bir zamanlar "kendi yaşadıklarımızı hatırlamalarını" ve
..doğrusu nedir diye araştırmaya gözümüz kesmeyen konuların da "doğrularını biliyor halde doğmalarını" onlardan bekledik!
Bu gün meydanlara dökülenler; anne ve babalarının kendi yaşlarında iken peşlerinde koştukları hemen her şeye sahiptirler.
Aslında bizler, zengiliğin ve problemsizliğin bir yılan gibi "ruhları" nasıl sokabildiğini yaşadık, yaşıyoruz…
Geriye ne kalıyor çözülemeyen?
Cümle haline getirilmiş tek ifade şudur: "Anlaşılmayı bekliyoruz!"
İşte zaten varmamız, gelmemiz gereken nokta da tam burasıdır.
Anlaşılamamak; dinlenilmemektir, konuşulmamaktır, sabırla anlatılmamaktır…
Problem olduğunun itirafıdır ve bunun çözümünün beklenildiğinin umududur…
Sen ana babaysan bunu yapacaktın ve yapacaksın, sen devletsen bunu yapacaktın ve yapacaksın, sen muhalefetsen buna yapacaktın ve yapacaksın…
Başka da yolu yok!
Her çocuk, önce ana babası tarafından "doğru bilgilerle beslenmek", ve sonra da devleti tarafından "doğru bilgilerle doyurulmak" zorundadır.
Bunun acısını çok çektik ve çok da çekeceğiz…
Fakat zaman, şu zamandır.
"Şimdi" denen andan başka, zamanımız yok!
Yalan; hiç bir yere götürmeyen bir yoldur!
Her yanı uçurumdur…
Yalan isimli yolun yolcularını, sadece yolda görürsünüz ama onların varacakları bir şehir yoktur ve medeniyet; "şehirlilik" demektir!
Bir aydır başımıza radyasyon bulutu gibi sarılmış sıkıntı da buradan gelmekte:
Yalan bilgiler…
Gençlerin doğrularla beslenmemesi.
İşte bu nokta asla boşluk kabul etmez!
Bu hazneye sen doğru olanı koymadıysan, hiç şüphen olmasın ki aynı çukura başkalarının yalanı yuvarlanacak!..
Şu an "âkiller" diye bir kavramla arkadaş olduk.
Akılda kalacak ve etkili bir çalışma olduğuna da inanıyorum.
Çok sayıda ismin, çeşitli bögelerde yaşayan halkın nabzını tutmaları, kaydetmeleri ve çözüm bulmaya yardım etme sürecidir…
Bunlar, bu güne kadarki hayat çizgilerine bakıldığında hatırı sayılır bir "güvenilirlik" imajına sahip olabilmiş isimlerdir.
Fakat görüyoruz ki; bazıları çözüme destek için mücadele verdiği sırada, kendi çocukları problemin içinde!
Bu cümleyi inanın ki şahsî eleştiri veya şahısları eleştiri için söylemiyorum.
Çünkü bu hal, hepimizin olmasa bile pek çoğumuzun başında…
Şu noktaya azami dikkat göstermek lazım: Bildiğimiz her şeyin çocuklarımız tarafından da bilindiğini zannediyoruz…
Büyük bir yanılgıdır!
Yarım yamalak duyduğumuz ve doğrusunu öğrenmeye üşendiğimiz konuları, çocuklarımızın "doğru olarak biliyor halde doğmasını" umuyoruz!..
Böyle bir vehme, böyle bir şaşkın hayale söylenecek en yumuşak söz; "saflık" olmaz mı?
Hata varsa ve bunu görebiliyorsak, tedavi de edebiliriz:
Çocuklarımızı doğru besinlerle ve doğru bilgilerle beslemek… Gençlerimizi doğru istikametlere yönlendirmek ve doğru bilgilerle donatmak her ana babanın, her vatandaşın ve devletin görevidir.
Yalan; varılacak menzili olmayan bir yoldur. Ve her yanı uçurumlarla, tuzaklarla doludur.
Yalan bilgiler, bozuk ve zehirli besinlenden farklı değildir.
Yanlış besinler bedenleri, yalan bilgiler milletleri perişan eder...
Buna da kimse göz yumamaz, razı gelemez.
Son söz olarak, diyorum ki:
Gençler!
Kardeşlerim, arkadaşlarım!
Sizler, yeterince büyümediniz mi?
Unutmayın ki; her zaman birileri arkanızdan sizi bir yöne doğru itmeye çalışacak.
Bu benim elim de olabilir, bir başka dostun da, düşmanın da eli olabilir…
Sizler, yeterince büyümediniz mi?
Bulunduğunuz yolun gerisini, yani nereden geldiğini düşünebilecek… Ve yine aynı yolun, sonunun nereye gittiğini görebilecek olgunluğa henüz gelmediniz mi?..
Sizler umutsunuz.
Ailenizin ve hem de ülkenizin…
Ama hepsinden de önemlisi; kendi kendinizin umudusunuz!
Lütfen artık "yalanları süzen" bir gözlük takın gözünüze ve görmeye çalışın.
Bir karış otlar, tavşanları gizleyemez;
Elbette sen, şahinlerin gördüğü yükseklikten bakabiliyorsan!
Muammer Erkul
artıStop 27 Haziran 2013 Perşembe
www.muammererkul.com
O gençlerin yolunu aydınlatacak olansa okuyarak öğrenmek ve beslenmek! At gözlüğü zenginliğini yok edecek olan tek şey, bilginin ve kendi emeği ile öğrenişin teridir! Bakmayı bilenler görmenin kutsallığını çözer…
İyi bir seslenişti umarım duyarlar…
MEHTAP ALTAN
Bunun böyle olmasında “çekirdek aile”ye geçişimizin de bir BÜYÜK payı olabilir mi abiciğim? Çünkü böyle yakın tarihi çocuklara anne babadan ziyade, dede ve nineler anlatırdı sanki.
Dede ve nineler içlerinde toplanmış yılların bilgi, tecrübe ve hatırasını torunlarının saf dimağlarına akıtmak için doğal birer anlatıcıydı. Çocuklarsa tertemiz zihinleriyle doğal birer alıcı. Çok tatlı bir “sohbet arkadaşlığı” vardı aralarında…
Dede ve nineler içlerinin dolusuyla köşelerine terkedilirken, torunlar da içlerinin boşluğuyla, yaşadıkları zamanın az gerisinden ve ilerisinden habersizce hayata savruldular böyle…
Tabi ki başka sebepler de var ama sanki bu da sebeplerin başta gelenlerinden biri diye düşündüm…
Hicran Seçkin
O “Âkil”diye seçilenlerin içinde olmadığına bu gün bir kez daha üzüldüm…Aklını biraz daha doğru kullansaydı devlet, daha yerinde isimler seçebilirdi neyse.her zaman olduğu gibi objektif gözlüğünü takıp çok yerinde tespitler yapmışsın…Umarım hep beraber zararın burasından dönmeyi hepimiz tercih ederiz…
İLİRYA
Biz yarıladık yolumuzu Enver ile… Şimdi istikamet Akşehir… Daha yolumuz var, ve gülecek çok konumuz… Ve aldığımız notlar yeni damla sakızı kadar pak ve temiz… Her akşam, yatmadan evvel, çiğnemeden yutuyoruz ilaç gibi..
Enver memnun… Ben memnun… Ya siz?
[Cümlemi anlamayanlara not: Minik oğlum Enver ile her akşam bir miktar Çekirge Çetin romanı okuyoruz.]
Güllaç
İşinin ehli kişilerden uzak tutulduk gerçekten de efendim. Üstelik bunu bir marifet gibi yaptılar büyük bildiğimiz insanlar. Öğrenmemeyi, öğrenmekten korkmayı öğrettiler bize. Dediğiniz gibi kendileri öğrenmeye üşendikleri şeyleri bilmedikleri için koruma içgüdüsüyle yaptılar bazen de bunu. Ama kendilerine de bize de zarar verdiler.
Elinize sağlık, her satırı manalarla dolu bir yazı yazmışsınız. Gençler olarak bu noktaya nasıl geldiğimizin de acı bir özeti olmuş.
ŞEYMA