Bugün, dedenin bahçesinden bir cep kayısı topladığını öğrendim…
Ve yeşilken yolduğun bu kayısıların henüz olmadıklarını anladığını, çünkü hepsinin ekşi olduklarını öğrendim… Ama yine de, her şeye rağmen; hayatından memnun olmayan insanlar gibi, suratını ekşitmedim öğrendim…
Bir de; beni sevdiğini öğrendim!..
Şu an saat üç buçuğa geliyor. Ne zamandır kaçamıyordum buraya. Çimlerle beraber bütün papatyaları biçmişler!.. Denizin kenarındaki duvarın üstünde oturuyorum. Nerde olduğumu anlamışsındır hemen. Burası insanı şair eder, ama önce,, aşık eder… Değil mi?..
Dedim ya; ne zamandır kaçamıyordum buraya…
…..
Unutmuşum içimdeki yosunların yeşilini…
Unutmuşum; renksizliğimi ve şeffaflığımı!..
Dışımda rüzgâr esse, içimden yosun kokuları gelir, ve ben gelirim sen kokarak; çiçeğim!..
Ben gelirim, dökülürüm kıyına…
Gelir ve dökerim kendimi, gözlerine!..
Halbuki bir yazmanın işi gibi senim, ve bir o kadar seninim ben; her kenarında…
Yazma gibi yazılıyım alnına!..
Bakışların aktıkça içime, ben; maviye keserim…
Sen,,, rengini aldığım gök kubbem; unuturum kendimi, rengine boyanınca…
Çırpınırım sen renginde, boylu boyunca!..
İçtikçe kanılmaz bir su olurum, kendimi içsem sönmez yangınım… Titrer korkudan, yüzümdeki her dalgam; bir çöl gibi kuruyacağımı sanıp…
Yani, susuzluğun çatlar dudaklarımda…
Ve ölürüm, bir gün daha;
Yolunda!..
Şu yaşadığım andan daha güzel olan ne, biliyor musun?.. Bu ânı paylaşabileceğim birinin olması!.. İyi ki varsın, güzelliklerin dilinden anlayan güzel… Kaçamağım bitti, bekleyenlerim varmış!..
Şimdi yolda durmaz dilim.
Dilim dursa zihnim durmaz. Zihnim dursa, kalbim durmaz; çırpındıkça yüreğim, peşim sıra gelen deniz kokularıyla…
İnlerim kendime, ve dinlerim kendimi:
…..
Bir denizanası gibi; renksiz ve şeffaf ve sessiz…
Sadece “var” olduğunu bilen, başka bir “var”ın içinde…
Bir denizin,,, deniz gibi bir yârın içinde!..
Karışmak sana;
Renksiz, ve şeffaf, ve sessiz…
Karışmak sana; denize karışmış bir denizanası gibi!..
Stop
Muammer Erkul
05 Haziran 2003 Perşembe