Adamın biri yoldan geçerken, ağacın tepesine doğru;
"Hocaaam, diye seslenmiş. Oturduğun dalı kesiyorsun. Düşeceksin!.."
Nasreddin Hoca adamı duymazdan gelip işine devam etmiş. Ama az sonra da "gümmbürrrrr" diye toprağı boylamış!.. Hemen kalkmış düştüğü yerden ve koşup yakalamış adamı.
"Dur, demiş. Madem düşeceğim zamanı söyledin, öleceğim zamanı da söyleyeceksin bana!.."
Doğru anlattım, değil mi? İyi de, ben şimdi bunu niye anlattım?
Geçen gün "Bayram tıraşı", ondan önce "Geyik budu", ve ondan bir hafta kadar önce "İstim düdüğü" isimli yazılarımız yayınlanmıştı… İnanır mısınız, ben bunları herkesin bildiğini sanırdım. Demek ki unutanlar varmış ve hatırlatmamız iyi olmuş, öyle diyorlar. Ama, aynen Nasreddin Hoca gibi, şimdi bana "Madem temkin vakti ve zekat vermeyi öğrettin, fitre vermeyi de öğreteceksin" demeye başladılar. Haydaaa!..
"Yahu, hocam.. Ben yoldan geçen sıradan bir adamım. Nerden bilirim ki senin ne zaman öleceğini!.."
Şimdi ben de diyorum ki:
"Yahu, millet… Ben edebiyat sayfamızın kendi halinde bir garip yazarıyım. Merak ettiğim dini konuları da; şu yaprağın ardında yazan (M. Ali Demirbaş, Mehmet Oruç, Abdüllatif Uyan, Osman Ünlü, Prof. Dr. Ramazan Ayvallı) ağabeylerin köşelerinden, ve tavsiye ettikleri kitaplardan okurum. Veya 0212 454 30 00’dan arar sorarım. Daha da kolayı; bütün dini bilgilerin tertemiz toplanmış olduğu "dinibilgiler.org" sitesine bakarım.
Yani, şimdi ben nerden bileyim hocanın öleceği zamanı!..
Ama, madem soruldu, aktaralım. Çünkü fitre vermek çok kolaydır. Sadece bir kere (anlamak için) dinleyen herkes anlar:
Fitre; zengin, yoksul, küçük, büyük, oruç tutmuş veya tutamamış herkes tarafından (veya bunlar adına) fakir müslümanlara verilir. Ramazan ayı içinde veya bayram boyunca vermek daha sevaptır.
Fitreyi az veya çok vermekten çok daha önemli olan; DOĞRU vermektir.
Fitrenin miktarı kıyamete kadar hiç değişmez, hep aynıdır. Yani 1750 gram buğday veya un (şu an 1-1.5 milyon lira tutuyor); 3500 gram arpa, kuru üzüm, veya hurma (şu an 7 milyon ile 85 milyon lira arasında değişiyor.)
Bunlar ya böyle, ya da ederi kadar altın veya gümüş olarak verilir. Fakire verirken gerekirse verilenin fitre olduğu söylenmeyebilir.
(İşte bu kadar basit.)
ÇOK ÇOK KOLAY ÖRNEKLER:
-Toplam fiyatı (bu sene için) 1 milyonu aşacak tutarda ekmek-pide-un mamulü alıp bir fakir müslümana (fitre vermek niyetiyle) hediye etsen, bir kişilik fitren verilmiş olur.
-10 kiloluk un alıp bir fakir müslümana (fitre vermek niyetiyle) götürsen, 5 kişilik fitre verilmiş olur.
-Sekiz, on kişiden (fitreyi birlikte vermek için) para toplasan, veya toplayana versen (hatta uzaktan yazışarak, konuşarak anlaşılsa) ve bir küçük altın alınıp bir fakir müslümana verilse, hepsinin fitresi verilmiş olur…
E, Allah aşkına söyleyin şimdi; bunları yapmanın neresi zor?..
Peki bunları böyle yapmak yerine 1 milyar liralık çek veya kâğıt para versen?.. Şahane bir sadaka olur, amaa… "Fitren verilmiş olmaz." Yani böyle diyor kitaplar! Ve şöyle diyorlar: "Eskiden verilmemiş veya yanlış verilmiş fitreleri kaza etmek lazımdır." (Yılın herhangi bir zamanında 20 kiloluk un çuvalı götürsen 11 senelik fitre kazası eder.)
Bu konu bu köşede biraz ilginç oldu, ama en azından artık soracağınız isim ve adresleri biliyorsunuz, öyle değil mi?..
Stop
Muammer Erkul
19 Kasım 2003 Çarşamba