Merhaba, ebru güzeli!..
…..
Ödüm koptu; göreceksin sandığımdan içimi…
Duruyordun ya karşımda; öd karışmış suda yüzen gül gibi!..
Bir teknede kardılar; zamk, ve kola, ve “kopartılmış” ödleri kıvâmı-ı kesîf mayi ile. İşte bu suya çizildi resmin…
Neft yağıyla incelmişti boyalar ve damla damla aktı, çizgi çizgi uzadı su üstünde duygular…
Renkler, renklere karıştı; parmaklar parmaklara, ve saçlar saçlara…
…..
Bakışlar sarmaş dolaştı;
Öd karışmış suda yüzen gül gibi duruyorken karşımda…
Ve ben,,, titriyordum, dal gibi!
San’at, güzeldir; işleyen elleri güzel kıldığı için…
Eller güzeldir ama san’atkâr eli, daha da güzel!..
Bu ebru, kimin eseri?..
Bu menekşe bakışlar, ve tel tel her biri ayrı renkteki saçlar, ve duru ve parlak ve pörsümemiş cildinde sevdâ terleyen bu yüz…
Bu eser… Bu eser, kimin gönül duvarına asacaktır kendini?
İşte, ben biliyordum bir gün dikilivereceğini karşıma…
İşte bu yüzden gönderiyordum her harfimi; kalbine,,, kalbine,, kalbine…
Ha kâğıda harf, ha ebru suyuna boya dökmüşsün… Ha kâğıt üstünde çizmişsin duygularını, ha boyanmış suyu çekmişsin yool yol…
…..
Yüreğe diken girer; kalbe gül!..
Gönül;
Güle açar kendini, güle kokar…
Güle uçar, güle konar…
Şimdi, bunca bekleyişten sonra sen; öyle renk renk ve duygu duygu, belirsiz kıpırtılarla dalgalanıyorken teknedeki suyun üstünde…
Al beni, ve beyaz bir kâğıt gibi yüzüne yatır… ..ki “sen” olayım!..
Suya veya kâğıda, cama yahut cana, hatta mezar taşına bile olsa yazmak, bu yüzden güzel… Biliyorsun ki, bulunacaksın bir gün. Bekliyorsun bu yüzden sabırla, köşe başında…
Yani, sen,, hani durdun ya karşımda; ebru suyunda yüzen bir bahar dalı gibi…
Ödüm koptu, göreceksin sandığımdan içimi…
…..
Merhaba; ebru güzeli!..
Stop
Muammer Erkul
01 Mayıs 2008 Perşembe