Bazı yazılar vardır ki; birer meyve gibi durur önündeki tabakta.
Elmaya benziyorsa, elmadır; portakala benziyorsa, portakaldır… Vişneye bakıp da onu muz sanan kimseye rastlanmamıştır şimdiye kadar! Armut ise sunulan; sen zaten onu limon gibi sıkamazsın çayına, çorbana!
Önünde duran bir elmayı yiyip; vitamin değerlerini ve vücudundaki hücreleri düşünmediğin gibi; sana o an lazım olmayan teferruatları düşünmezsin bazı yazıları okurken. Tadını çıkarmaya bakarsın…
Bazı yazılarınsa hiç alakası yokmuş gibi görünür konuyla…
Mesela: “Folluktaki yumurta sayısı her gün azalıyor” demiştir karısı. Adam köpeğini ve tüfeğini alıp çiftliği terk etmiştir. Peki, ne yapmaktadır? Bol dumanlı otlar tutuşturup, bunları karanlık deliklere sokup çıkarmaktadır!
“Hükümdarın canı taze balık istedi” denmiştir aşçıbaşına. O ise hemen ahırın ardındaki gübre yığınına koşup karıştırmaya, toprağı kazıp eşelemeye başlamıştır!
“Başım çok ağrıyor” dediğin doktor, kalçana iğne batırmıştır!
Geçilen yol, varılacak şehre benzemeyebilir… Yapılan iş, umulan neticeden ayrı sanılabilir…
Halbuki, yumurta veren tavukları çalan tilkileri ortaya çıkarmanın bir yolu; saklandıkları delikleri dumanla doldurmaktır!.. Gübrelikten bulunmuş kurtlara, topraktan çıkarılmış solucanlara koşup gelecektir taze balıklar… Kalçadan zerk edilen ilaç baş ağrısını geçirecektir.
Yani; aşçı işini biliyorsa, çiftçi işini biliyorsa, hekim işini biliyorsa ve sen inanmışsan bu işlerin uzmanlarına, gerisini düşünme! Elmada hangi vitaminler var ve bunlar sende ne işe yarar, bilmen şart değil!
Sen elmanın tadını almaya çalış!..
Stop
Muammer Erkul
12 Nisan 2009 Pazar
Geçilen yol, varılacak şehre benzemeyebilir… Yapılan iş, umulan neticeden ayrı sanılabilir… Tadını çıkararak keyfle okudum sevgili üstad.
PERGİN
Bu düşünceler ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. Harikulâde!
ŞAHİKA ATEŞ