Anlatacağım, amaa önce bi hazırlık yapalım değil mi yani; yüzyüze bakışacağız…
Herkes bilir, uyku çapaklarıyla çipil çipil çıkılmayacağını insanların karşısına. O yüzden, uyanınca aynaya bakılır, "hımm, bu gözler şişmiş mi ne" denir, musluk açılır, ve akan suda önce eller, sonra surat yıkanır…
Ne diyorduk?.. Empati… Diyorduk amaa; "empatiyi konuşmadan önce, kendimizi toparlayalım", diyorduk…
İyi ki aynalar var. Çünkü insan kendini değil karşısındakini görebiliyor sadece. Ve, karşıdakilere görülüyor… Yani, çok önemli aynaların söylediği!
İnsanlarla karşılaşacağız diye belki önce duş alıyor, belki çamaşır değiştiriyor ve sonra tekrar geçiyoruz aynanın karşısına!.. Peki neden?..
Nedeni var mı; insanlar bizi, gördükleriyle ve duyduklarıyla algılıyorlar… Öyleyse biz, karşımızdaki insanlara "içimizdeki bizi" hissettirinceye kadar, dışımızdaki bizi doğru olarak sunmamız lazım… (Buraya kadar sizinle aynı fikirde miyiz?.. Güzel!..)
Yani, insanlar; önce dışımızdaki bizi, daha sonra içimizdeki bizi fark edip; görüyor-duyuyor-hissediyor… Öyle değil mi?..
Bu ayna da, ya bozuk veya gıcık; niye yeterince güzel (yakışıklı) gösteremiyor ki beni?.. Dur bakalım, kaşlarımı düzelteyim, sonra da saçlarımı şööyle… Tamam mı ne?..
Karşımdaki, yani konuştuğum kişi beni gördüğü zaman etkilenmeli; ama rahatsız olmadan!.. Açabilmeli bana kapılarını ve aramızda bir irtibat kurabilmeli… Seçtiğim kıyafetlerin, ve aynalarla bunca zaman bakışmalarımızın anlamı olmalı… Düşünmem gerekir, elbette; karşımdaki insanın beni gördüğü zaman ne düşüneceğini!..
İnsanlar bizi gördüğü zaman; önce görüntümüze göre hükmediyor ya… İşte biz de bunun için, aynanın karşısına geçip, sanki bir başkasına bakar gibi kendimize bakıyor ve kendimiz hakkında bir hüküm vermeye çalışıyoruz… Yani kendimizi, karşılarına çıkacağımız kişilerden önce onların yerine koyuyor ve bir anlamda onların gözüyle kendimize bakmaya çalışıyoruz ki; doğru görünelim ve doğru anlaşılalım ve bizim hakkımızda bizim istediğimize yakın kanaate sahip olan insanlar çoğalsın…
….
İşte "empati" budur…
Yani burda "görüntü olarak" konuştuklarımızı, "düşünce" olarak uygulamak… Söz söylerken bile kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymak, ve onun ne düşüneceğini düşünmek!..
Odalarımızda bulunan, ve kendimizi karşılarına koyup; kendi görüntümüze, karşımızdaki insanın gözüyle baktığımız aynalara benzeyen aynalar olsaydı keşke zihinlerimizde de…
Söz-hareket ve tavırlarımızla oluşmuş "biz"e de, karşımızdaki kişinin zihniyle bakabilmeyi becerebilseydik!..
Şahhhane olmaz mıydı?..
…..
(Not: Hayatın içindeki "uzun mesafe koşucuları" empati kelimesini hiç duymamış bile olsa, bu kelimenin ifade ettiği manaları yaşayan insanlar…
Bana öyle geliyor ki, empati; ilimden ziyade "irfan"a yakın!..)
Stop
Muammer Erkul
30 Ocak 2003 Perşembe