Fıkra isteyenlere [05 Ağustos 1999 Perşembe]

Fıkra isteyenlere

Tamam… Anlaştık; Sesinize kulak veriyorum işte.
Şimdi de siz benim sesime kulak kabartın.

“Köşemizde fıkralara yer ver…”
Bunu istiyor musunuz gerçekten?.. “Eveeet…. Olsa çok iyi olur… Eh, olsa da olmasa da farketmez…”
Hangisi doğru?

Şimdi soruyorum size; önümüze çıkan herhangi bir fıkrayı yayınlayalım mı, yoksa köşemizde çıkan fıkralar “bize özel” mi olsun?..
“İyi de nasıl olacak bu?”
Hah, bak işte bu iyi bir soru…
Soru iyi de, gene size sorayım: Sizce nasıl olmalı?
Malum, bazı fıkraları yayınlamamız mümkün değil. Çünkü bizim köşemizdeki fıkralar bize yakışmalı, değil mi?

İnançla alay eden fıkralar yayınlayan ve okuyan ahmaklardan olamayız…
Gülmek için belden aşağı düşünmek veya yorganların altına girmek zorunda olduğumuzaz da inanmıyorum…
Meyhane ve sarhoşlar da bizim sokağımızda olmadığına göre… Geriye ne kalıyor?..
Nasreddin Hoca’mızın ve Temel’in fıkraları.

Nasreddin Hoca (rahmetli)’nin çok güzel hikayeleri var, malum; insanlara yol gösteren… Ama bilerek veya bilmeyerek bazıları mübareğin adını kullanarak fıkralar üretmişler, ona yakışmayan…
Nasreddin Hoca’nın fıkralarını yeri geldiğinde ve doğru olarak kullanmak taraftarıyım…

Eee, geriye kim kalıyor?
Çok çok komik (ve mizah zekamızı yansıtan) fıkralarının üretildiği halde, öbür taraftan bakıldığında da hakikaten suyu çıkarılmış Temel…

Yani şimdi ne demek mi istiyorum?
“Hem fıkra yayınlayalım, ama kimsenin fıkrasını yayınlamayalım” da ne demek mi oluyor?..
Hepimizde üretme kabiliyeti var, öyle değil mi?..
İstersek kendi fıkralarımızı kendimiz uydururuz değil mi?..

Öyleyse, sıkın “kaleminizi” ve çıkartın fıkralarınızı!..
(Ama bu fıkralar özel olsun ve güzel olsun… Manevi değerlerimizle uğraşmasın, inançlarla toslaşmasın, herhangi bir millet ile alay etmesin…)
Köşemizle, Stop’la ilgili olsun…
Veya, Çekirge Çetin fıkraları olsun…
Değil mi?
Neden olmasın?…

Peki, bu zor mu?
Elbette güzel…
Hadi, gösterin kendinizi, Nasreddin Hoca’nın torunları, Çetin’in abileri ve ablaları…
Veee, Temel’ler;
İşte size süper bir çıkış noktası!.. Siz de Çetin fıkraları üretin ki görsün millet espri kaabiliyetinizi ve zekanızı.
Bekliyorum.

——————————————————

POSTA KUTUSU

– Güzellikleri sizden öğrendim –
“Bana ağlamayı yağmur öğretti” isimli bir şiir dinledim. Aynen ağlamayı yağmurun öğrettiği gibi Muammer Bey siz de bizlere bir sürü güzellikleri;
Pembeleri görmeyi, gülümsemeyi, merhabayı, barışmayı, yarışmayı, okumayı, yazmayı, önemsemeyi, aramayı, aranmayı, bulmayı ve bulunmayı öğrettiniz!..
Sevgiler kere sevgiler… (C. Arısoy)

Yazmış olduğunuz her kelime, anlayana bir armağandır ki; bu kadar armağan her insana nasip olmaz, ağzınıza sağlık.. (S. Kezban Çelik)

Uzun zamandır okuduğum yazılarınızda şiirin ve yazının ne kadar önemli bir araç olduğunu öğrendim. Ayrıca insanın içinde saklı kalan sevginin, dostluğun, hüznün, acıların sadece konuşarak değil elimizde tutup değerini bilmediğimiz büyük bir arkadaşın sayesinde düz bir sayfaya nasıl bir “ruh” verileceğini öğrendim kısacası yazılarınızdan.
Yazılarınızı okudukça KENDİ İÇİMDE KAYBOLAN KENDİMİ BULDUM. (Serkan Özdemir)

STOPLAYANLAR
Mehmet Höçük-Avusturya, Esra Koç-Çorum, Pakize Akbaba, Mehmet H., Bengül Burcu-Bursa, Nurhan Taşçı, Gülhan Tuncay-Güngören, Mustafa Düden-Muş, Ali Konyalı-Antalya, Ahmet Kundakçıoğlu-Atça, Ümit Nihal Atuk-Antalya, Yılmaz Gül-Soma, Nihayet Ağçay-İst., Ülkühan Kapar-Almanya, Erengül Bilenser-Bursa, Fehim Eren-İst., İsa Oğuz, Turan Çırak-Ankara.

ŞİİR
– Acıklı bir film –
İşim var demişti sevgilim bana/Ben de yalnız gittim sinemaya./Işıklar yandı söndü başladı film/En yakın arkadaşımla içeri girdi sevgilim/Görmediler beni önüme oturdular/Bakışırken mezarımı kazdılar/Usulca kalktım, tuttum evin yolunu/Sordu annem görünce ağlayan yavrusunu/Dedim anne bilirsin kalbim hassastır/Acıklı filmler beni ağlatır!..
Gön: Asiye Çakal-Balıkesir

Stop
Muammer Erkul
05 Ağustos 1999 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir