Bir ağaç dikin toprağa… Üstüne bir kuş, altına bir masa koyun. Sonra bir yazar bulup oraya oturtun; Ki orda, son nefesine kadar “Cennet”i arasın!..
Günün birinde herhangi bir yerin belediye başkanı olursam…
Size söz veriyorum, yapacağım ilk iş şu olacak:
…..
Yüreğiyle gören bir yazar bulacağım…
Bir akşamüstü kapısını çalacağım…
İlk önce kalem tutan ellerini öpeceğim…
O bana bir tebessüm ikram ederken, ben ona diyeceğim ki:
“Bu tapu sizindir efendim;
Bölgemizin en yeşil on dönümü…
İçinde bir küçük kulübe var.
Bahçesinde bir ağaç ve üzerinde bir kuş var.
Ağaç da kuş da sizin o gölgede oturmanızı bekliyor!
Lütfen, lütfen bizi kırmayınız efendim…”
Bir ağaç dikin toprağa…
Üstüne bir kuş, altına bir masa koyun.
Sonra bir yazar bulup oturtun oraya; ki orda, son nefesine kadar “Cennet”i arasın!..
Ömer Seyfettin deyince aklıma Gönen gelir… Halbuki o sadece bir kere yazmıştır bunu. Bir kere demiştir, bir kere söylemiştir…
Ama Ömer Seyfettin’in, sadece bir tek hikayesine “Ben Gönen’de doğdum…” diye başlaması, Gönen’i edebiyat tarihine maletmiştir!..
…..
Gönen girişinde bir tabela var, bunu her gün binlerce yolcu görüyor. Ve sadece bu kalıyor akıllarda, başka şey değil…
“Ben Gönen’de doğdum…”
İşte Gönen için en büyük yatırım;
Bir edebiyatçının tek bir cümlesi!..
Kaçyüz dönüm araziyle değişilir ki?..
Kim ne derse desin; bu gün Bodrum’a giden yüzbinlerce turistin, Bodrum’da incik boncuk satan çocukların, Bodrum için şarkı söyleyenlerin, Bodrum’da resim yapanların, fotoğraf çekenlerin, hatta Bodrum’da tanışıp evlenenlerin, Bodrum’da tatil köyü-sitesi kuranların ve uzaktan yakından Bodrum’la ilgilenmiş olan veya Bodrum’da yaşayan herkesin Cevat Şakir’e minnet ve bir manada da telif borcu var…
Cevat Şakir Kabaağaçlı bu unutulmuş, kayıp, ücra köşeye sürgün gönderildiğinde burayı sahiplenmeseydi ve hikayelerini “Halikarnas Balıkçısı” ismiyle yazmasaydı, Bodrum “Bodrum” olmayacaktı.
En azından bu manada…
Yani uzak… hakir… fakir…
Yani yolsuz… okulsuz…
Yani sıcak… kurak… ağaçsız ve yeşilsiz…
Yani bir zamanlar, içecek suyu bile olmayan bu izbenin toprak reisi, sarhoş parasıyla on akçe etmeyen bu arazilerin yarısını bile vermiş olsaydı Cevat Şakir’e zarar mı ederdi?..
…..
Cevat Şakiiir; bir sürgün adam…
İyi ki unuttu orda Devlet-i Aliyye düşmanlığını…
İyi ki bir terlik gibi çıkarttı ayağından, kapının dışında Cevat Şakir’i; ve kendi bile hatırlamayacak kadar unuttu gitti!..
İyi ki “Halikarnas Balıkçısı” topal kalan hürriyetini denizlerde aramaya başladı…
Sanki diyesi geliyor insanın; “İyi ki sürdü onu birileri oraya!..”
Lakin şunu da diyor insan:
“Balıkçı, nereye salsaydı oltasını, orası Bodrum olurdu!..”
Bir ağaç dikin toprağa…
Üstüne bir kuş, altına bir masa koyun.
Sonra bir yazar bulup oturtun oraya;
Ki orda son nefesine kadar “Cennet”i arasın!
Günün birinde herhangi bir yerin belediye başkanı olursam…
Size söz veriyorum, yapacağım ilk iş şu olacak:
…..
Yüreğiyle gören bir yazar bulacağım…
Bir akşamüstü kapısını çalacağım…
İlkönce kalem tutan ellerini öpeceğim…
O bana bir tebessüm ikram ederken, ben ona diyeceğim ki:
“Bu tapu sizindir efendim;
Bölgemizin en yeşil on dönümü…
İçinde bir küçük kulübe var.
Bahçesinde bir ağaç ve üzerinde bir kuş var.
Ağaç da kuş da sizin o gölgede oturmanızı bekliyor!
Lütfen, lütfen bizi kırmayınız efendim…”
Bunca laf, bilmediğim bir yerin belediye başkanı bu yazıyı okusun da, bilmediğim bir yerlerde bana üç beş dönüm arazi bağışlasın hesabıyla edilmiş değildir…
Bunu düşünebilecek kadar ticari zekamız olsaydı, zaten bunları yazmayı akıl edemeyecek kadar paramız ve arazimiz olur, “yüreğiyle gören” yazarlara üçer beşer dönüm araziyi kendimiz dağıtırdık…
Peki bunca laf niye edildi?..
Bunca laf; bir sürü günlük hır gür arasında böyle bir inceliği, böyle bir olgunluğu, böyle bir erdemi maalesef şimdilik yakalayamamış olan yöneticilere bu derin güzelliği göstermek için yazıldı elbette…
Ayrıca bütün hesap ve kitaplarda ortaya çıkacağı gibi; bu fikrin zaman içinde, kendi bölgelerine yapılmış olan “en ucuz ama en kârlı yatırım” olduğunu ısrarla göstermek için yazıldı…
Ayrıca kamuoyunda bol destek görecek olan bu projenin “kendi gelecekleri için” de büyük bir yatırım olduğunu göstermek için yazıldı…
Ve elbette bu yazı avama değil, belediye başkanlarına ve onların ekiplerine yazıldı…
Sıradan insanlar için belki biraz daha izah gerekebilirdi… Ama o makama gelmiş bulunan, ve kendi bölgelerinin istikbalini, gelişmesini, ünlenmesini isteyen bu seçilmiş kişiler, belli ki benim söylememiş olduklarımı bile anlamaktadırlar… Ayrıca bütün başarılı insanlar gibi onlar da (kendi konularının dışına taşan bilemediklerini) sormayı bilirler…
Güzellik budur. Ve ayrıca soran sorulandan destek de alır.
Bir ağaç dikin toprağa…
Üstüne bir kuş, altına bir masa koyun.
Sonra bir yazar bulup oturtun oraya;
Ki orda son nefesine kadar “Cennet”i arasın!
Not: Bu ülkenin, şahidi olduğumuz yıllar içinde bile nerelerden nerelere geldiğini gören bir insan olarak; elbette bu topraklarda, anlattığım konuya hassasiyet gösterecek başkanların “artık mevcut olduğuna”, ve bu ülkenin, sanatı ve sanatçısıyla yarınlara, onlar gibi idarecilerin omuzlamasıyla bir an evvel ulaşacağına inanıyorum!..
Stop
Muammer Erkul
10 Mayıs 2000 Çarşamba