Günaydın [03 Temmuz 2005 Pazar]

En güzel, nerde cıvıldar kuşlar?

Kuşlar cıvıldıyordu…
…..
Ve kuşlar cıvıldadıkça;
Annesi tarafından yalanan buzağılar gibi gözünü bir açıyor, sonra tekrar kapıyordu gün!..
Kuşlar tekrar cıvıldıyor… Gündüzü dürtüklüyordu…
Gündüz ise, dürtüklendikçe;
Sanki alacakaranlık ahırında şefkatle yalanan beyaz bir buzağı gibi titreye gerine uyanıp gözünü açmaya, ayağa kalkmaya çabalıyordu!..

Kuşlar cıvıldarken, tanımadığım adamlar camiden dönüyordu… Günaydın, diyordum onlara balkondan. Ama beni duymuyorlardı!
Fakat, ilk ağaran bulut beni duyuyor, ve anlıyor, ve yanakları bir gelinlik kız gibi pembeleşiyordu sabahın ilk aydınlığında…
…..
Sahi mi?
Bulutlar, günaydın demez mi ki insana?
…..
Yalancı!

Çam koruları, kızılağaç ormanı, çınarlar, meyvelikler ve fındık bahçeleri…
Bunca kuş, bu kadar ağacın her yaprağına, en azından birer kere günaydın diyorken… Ben neden günaydın, demeyeyim yürüyüş yolundaki dutlara ve idare binasının arkasındaki köknarlar ile nar çiçeği rengi çiçekleri açmış olan nar ağaçlarına?..
Günaydın; günaydın ne demektir bilenler…
Günaydın; günaydının anlamını bilenler…

Günaydın Osman hocam, Mehmet müdürüm günaydın. Hatçabi, Zeynep ve Sümeyye abla günaydın.
Yusuf abinin akça pakça elemanları, günaydın… Ve bilgi işlemciler, resepsiyoncular, güvenlikçiler…
Yıllaar yılı Zülkifl Amcanın açık tuttuğu o küçücük kitabevinin kapısı; günaydın!
Günaydın marketçiler, revirciler, lokanta ve pastaneciler… Yol kenarındaki bütün ağaçların dibindeki toprakları değiştirenler… Oyun eğlence binasının ve şelalenin personeli, gözlemeci teyzeler, kahverengi ördeğin yeni çıkmış yavruları…
Hepsinden önemlisi de, unuttuklarım…
Hepinize günaydın…

Hepinize günaydın; ben artık oralarda değilken… Ve hepinize günaydın, her sabah ve her öğlen ve her akşam Kuzuluk’ta kuşlar cıvıldarken, derelerde sular akarken, ve rüzgâr dallarına dokunmadığım ağaç kalmasın diye gözünü dört açarken!..
…..
Yine geldi aklıma;
Sahi…
Kuşlar en güzel nerde cıvıldar?..
…..
Kuşlar, en güzel; senin onları dinlediğin yerde cıvıldar!..
…..
Derler ki sana:
“Bizi yalnız dinleme…
Bizi onunla dinle!”

Stop
Muammer Erkul
03 Temmuz 2005 Pazar


 

2 yorum

  1. Bu nasıl tatlı bir yazı böyle… Başı, her yeri ve finali… Gerçekten de kuşlar onları dinleyince, fakat bir de “onunla” dinleyince ennn güzel ötüyorlar:)

    FATMA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir