Her şey, ney? [07 Şubat 2008 Perşembe]

Her şeyi olanlara hep hayret ettim…
Bir şeyim vardı; herkes onu istiyordu! Sonra fark ettim ki; hiçbir şeyim olmamalı ve zaten yok…
Öyle bir yokluk ki, önümde durmakta olan ilk nefes bile benim değil; içime sokulmadan! Baktım ki o zaman; her şey benim oldu! Şaşırdım; çünkü ne versem fazlasıyla geri geliyordu… Elinin tersiyle ittiğin her şeyin sana döndüğü bir yokluk duygusu, fakirlik hissi… Ama her an hazır bekliyordum… Neyi?.. Bildiğim her şeyin içinden; bedeninden çıkıp giden bir ruh gibi çekilip gitmeyi, yani o derece bir sahiplenememe…

Bu bir ince ayardı; şimdiki gözüm göremiyor bile bunu ki, nasıl anlatayım? Yaşadım ama bilmiyorum fakat biliyorum ki yaşamakta olanlar şu anda anlattığımı benden iyi anlıyor!
Neyim varsa benim işte o yoklukta oldu ve öncekiler de o yokluk hatırına olmuş; bildim!..
Şimdi, sadece içinden geçtiğim bir şehri anlatır gibi biliyorum; her şeyin emanet olduğunu. Ailemde kim varsa hepsi emanet, beslediğim ve sevdiğim hayvanlar emanet, evim emanet, arabam emanet, bilgisayarım emanet; gerçekten de bunların hepsi emanet…
Kitaplarımsa sürgün, bir o yana bir bu yana… Çünkü onlarda emanet olmayan bir şey var ki; bağlı olduğu kişiye hâl değiştirtebiliyorlar!
Kitap; beden gibi, içindeki bilgi; bedenin ruhu gibi…
Tabii ki kitaptan kitaba fark var… Hangi kitaba bağlanıyor olduğun; hangi hâle yüzünü dönüyor olduğunun da ipucu!

Nerden açılmıştı konu? Yokluktan…
Nereye geldi konu? Varlığa!
Hayret ediyorum şimdi; karanlığın buldurduğu şu ışığa bakar mısınız?
Bir hayret daha şu son cümlenin içinden çıktı, işte, hem de şimdi:
Varlık; karanlık…
Yokluk ise; ışık!
Vay ki kaldığı otel odasını iyi görmek için altın suyuna batmış avize arayanlara!

O duyguda olan belki şunu söyler, veya bunu söyleyene dikkatle bakmak lazım: “Her şeyim vardı, herkes onu istiyordu… Hiçbir şeyim yokken her şeyim var, ki her şeyi verebiliyorum, elhamdülillah…”

Her yazıyı ve bu sözleri hep bir kişiye söyledim; ama herkesin okuyacağını bilerek…
Herkes okumuş da bir tek kişi anlamış veya anlayacak kişi şu ana kadar okumamış ya da okuyan kişi henüz anlayacak kişi haline gelmemiş…
..bana ne!
Tavuk düşünüyor mu yumurtasını kimin ve ne zaman yiyeceğini?..
Kimin okuyacağını düşünmemek, onun okunmayacağı anlamına gelmiyor… Kimin yiyeceğini düşünmemek, onun yenmeyeceğini sanmak da değil…
Kimse yemezse, oturur kendim yerim!

Stop
Muammer Erkul
07 Şubat 2008 Perşembe

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir