İhsânı taşıyanlar [27 Temmuz 2008 Pazar]

Nerdesin?..
Hangi ülkedesin?
Nasıl yaşıyorsun?
Neye inanıyorsun?

İçinde bulunduğu yeri ve şartları bir “şans” olarak gören… Ve haline şükretmeyi akıl edebilenler için bu yazı…
Düşünmemiz gereken ne var biliyor musunuz?..
Minnet…

Şükredilmeyen ihsan…
Minnet duyulmayan nimet;
Emilmeyen süte, alınmayan postaya benzer…
Geri gider!

Soru neydi, hatırlayın: Nerde, hangi ülkede, nasıl yaşıyorsun ve neye inanıyorsun?
Şükürler olsun ya Rabbim. Ne varsa bende, sen gönderdin…
Soru iki:
Yarin ihsanını getiren elçiye nasıl davranılır?..
Soru üç:
Nimet verilmiş, de; kimin elinden?..
Soru bir, yeniden:
Neye inanıyorsun, ve buna nasıl inanıyorsun; hangi coğrafyada ve hangi ülkede ve hangi zamanda yaşıyorsun?..

Babalarımızdan bahsediyorum, farkında mısınız?
Yani, bulunduğumuz yolun evvelini yürüyen ayakların sahiplerinden…
…..
İşte, bu zor işti, anlamak lâzım…
Ve bu zor işi başarmış ki birileri; buradayız!..
Bir büyükler büyüğü nimet verilmiş bize; onların elinden…
Artık var mı ehemmiyeti; gözlerinin üstünde kaşları olmasının, şu lafın önüne bu lafı koyuyor olmalarının…

Gözünü yere dayarsa insan;
Küçücük taşları aşılmaz dağlar gibi görüyor!

Stop
Muammer Erkul
27 Temmuz 2008 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir