Ben de senin deden gibi bir dedeye sahip olsaydım; şunu yapmış, böyle olmuş olurdum, lafını anlamaya çalışsam da, olmuyor!..
Bu nedir, biliyor musunuz? Sırtı yerde mindere çıkmaktır…
Çünkü dedeler birimizin değil, hepimizindir!..
Dedeler ölür; eserler ölmez…
Dedeler ölür; misaller ölmez…
Dedeler ölür; masallar ölmez…
Ve dedeler; kendilerine "dede" diyen dedelere ölümsüzlüğü gösterir!..
Padişahların vefatında insanların ağladığı tarihe geçmiş ya; başlarına taş yağacağı korkusuyla… Turgut Özal’ı ansızın kaybettiğimizde ben de ağlamıştım, benzer endişelerle. Başımıza ne yağdığı konusunda ise şimdi yorumlar farklı. Ama, aramızdan çekildikten sonra onunla konuşabilmiş olsaydık, belki de; "öldüğüme ağlama, sevin sizden kurtulduğuma" derdi bana!..
Bu sözler birer penceredir, hadi açalım temiz havaya birer birer:
Ne yapacaksan şimdi yap! Ne yapman gerekiyorsa, zaten şimdi yapman lazım… Çünkü hiç kimse, senin için;
"Aslında çok kabiliyetliydi, ama şu dedenin torunu olmadığı için yapamadı", demeyecek!..
Falan kimse, filan kişinin dayısı…
Bütün bu ihtimaller Şam’da kayısı!..
Çok isterdim, size bir İstanbul bırakabilmek için surların dibine yığılmış orduda olmayı. Orda, şehri beşyüzelli sene sonra acaba hangi hale getireceğinizden endişe ederek surların dibinde aval aval bakınırken; yukardan gelen bir ok, açık ağzımdan girip kapalı poturumdan da çıkabilirdi!..
Ben, buna çok mu üzülürdüm? Hayır!
Veya torunlarım (böyle bir ordunun askerinin torunları olduklarına) çok mu sevinirlerdi? Hayır!..
Siz, şu surların dibinde kaç şehit verdiğimizi biliyor musunuz?.. Belli ki, senin de dedelerinden biri vardı orada!.. Peki Çanakkale’ye kaç asker gömdüğümüzü biliyor musun?.. Bil ki; senin de dayılarından biri vardı orada!..
Şu an, acaba hangi taşsız mezarın üstünde oturduğunu biliyor musun?.. Veya, böyle (özlenen) dedelerin torunu olan sen, niye oturuyorsun?..
Yani demek istiyorum ki, zaman işte şu andı; ben yazdım, sen okudun. Birlikte bunu yaptık.
Yani demek istiyorum ki; zaman, işte şu andır.
Benim için ve senin için…
Not: Biliyor musunuz;
Birinizin dedesinin bıçakçı tezgahından çıkmış olan bıçaklarla kesiliyor bizim evdeki ekmekler…
Üstelik, yine sizlerden birinin dedesinin kurduğu fırında pişiriliyor…
Ve hatta, dedelerimizden miras kalan tarlalarda boy atmış, başaklanmış ekin taneleri geliyor bu fırına, dedelerimizin değirmenlerinde öğütülerek…
…..
Anlıyorsun beni, değil mi?..
Gün gelecek, bir ağacın altında otururken, dedenden gördüğün gibi bir salıncak kuracaksın torununa…
Gün gelecek, beni de dedem gibi gömüverecekler bir ağacın altına…
Sanırım işte o gün de bir torun, aynen benim gibi, şöyle fısıldayacak kendi torunlarına:
"Zaman şu andır yavrum.
Zaman, şimdiki zamandır!.."
Stop
Muammer Erkul
15 Ocak 2004 Perşembe