Evvel zaman içinde, öyle bir memlekete vardık ki; kralın çocuğu olmuş…
Lakin biz ziyafet, mutluluk beklerken baktık ki ağızları bıçak açmıyor. Sorduk… “Kralımız çok üzgün, dediler. Çünkü bir çocuğu oldu. Bizde adettir, o da bebeğini kâhine götürdü. Fakat söylediklerini beğenmedi, bir başkasına götürdü, sonra uzak diyarlardan başka kâhinler getirdi. Fakat çocuk hangi kâhinin önüne konsa bir öncekine benzer sözler söylüyor; “değil ülkeyi, kendini bile yönetemez” diyordu!
Bir çocuk doğurmak, besleyip korumak, hocalar tutmak, maddi ve manevi bilmesi gerekenleri öğretmeye çalışmak kolay mı; hele kral olması beklenirken! Bu durumda, ana babanın sevgi ve şefkatiyle, çocukla ilgili hayal ve hedeflerin çarpışmasını düşünün!
-Peki ne yapar bu çocuk benim ülkemi yönetemezse? Ne iş yapacak bir koca ömür, söylesenize!
-Efendimiz, lütfen sinirlenmeyiniz, bizi korkutmayınız… O zaman söz verdi kral. Kâhinler de kehanetlerini şöyle bildirdiler:
-Bu çocuk, daha ilk yaşlarından itibaren parlak bir kutunun başında oturmaya alışacak. Sadece tuvaleti geldiği zaman oradan kalkacak. O kutunun karşısında yemek yiyecek, o kutunun karşısında yatacak. Çoğu zaman gece uyumayacak, sabah uyanmayacak… Akrabalarını, ibadetlerini, sporu terk edecek… İnsanlarla uyumsuz, kendiyle huzursuz, gelecekten beklentisiz olacak ve hatta şişmanlıklara, hastalıklara tutularak çok erken ihtiyarlayacak! Yaşadığı ömrünün en az yarısı o uğursuz kutunun karşısında geçecek…
Boğazı düğümlenmişti hükümdarın. Kaşları çatık ama gözleri yaş içindeydi. Bu nasıl bir haldi bilemiyordu; hangi cadının, hangi uğursuz büyücünün işiydi bulamıyordu.
-Yeter, deyip kalktı ama birkaç adım attıktan sonra dönerek: “Peki ne diyorlarmış o kutunun ismine?” Diye sordu.
-Televizyon, diyorlarmış efendim!
Yürüdü hükümdar hıçkırarak, içindeki kor ateşlere doğru!
Stop
Muammer Erkul
13 Ocak 2011 Perşembe
Evet, bu çocuklar büyülenmiş, kesinlikle!
Fakat onlardan önce, bu çocukların “ebeveynleri” büyülenmiş, hem de hiçbir masalda görülmemiş çirkinlikteki cadılar tarafından!
Yoksa, bir zamanlar korkunç bir kehanet sayılacak böyle bir hayata, ciğerpâresi evladını eliyle nasıl atar ki bir anne-baba?
Hicran Seçkin
Hay Allah senden razı olsun. Eline sağlık. Bu kutuyla büyüyen gençleri biliyorum, tamamen yabanileşmiş, konuşmaz, daha doğrusu konuşamaz, örf adet bilmez, konuşturmak için birşey sorarsın, cevap tek kelime, sonrası yok. Bir şey daha sorarsın, yine tek kelime, sonra vaz geçersin, çok yazık, bir nesil heba oluyor
Abdüllatif Uyan
Abi, çok iyi bağlamışsın.
Fatih
Muammer Abicim, süper olmuş. Mail olarak gelen ilk kısmı okudum, fakat öyle bir yerde kesmişin ki, mutlaka siteden devamını okumam lazım diye düşündüm. Eline sağlık…
Murat Akyoldaş
Abi sitede tv karşısında oturan çocuğu, bilgisayarda arka planım yaptım.Sürekli hatırlayayım diye 🙁 (
HABİBE