.
ben: Kelebeğin rüyası filmini izledin mi, oradaki kızın konuşmasını hep sana benzettim 🙂
S: çok istedim ama
maalesef
ben: Kız canlı kaldı ama sevgilisi öldü
S: henüz olmadı
11:33 ben: daha yeni film
S: biliyorum da benimle filme gelecek kimse yok
tek başıma da
izlemek istemedim
ben: biraz uzun ama iyi olmuş
ben götürürdüm ama uzaksın
S: ilk vizyona girdiğinden beri istiyorum en kötü evde bir ara izlerim daha dikkati izleyeceğim
ben: Özetini bil de git: Zonguldak. Mükellefiyet Kanunu diye bir kanun çıkmış. İnönü devri.
11:35 Herkes, asker dipççiği altında madende çalıştırılıyor.
S: hımm
ben: Sene 1941. Zonguldak…
Herkes veremli, bitli ve aç…
S: ovv
11:36 ben: Bir de üst tabaka insanlar var, altı oklu bayraklar altında ve halkevlerinde bale dersi alıyor, tenis müsabakaları yapıyorlar…
Üzerine basarak söylemese de bunu açıkça gösteriyor…
S: 🙂 her daim olduğu üzre
11:37 ben: Her daim mi?
Milli şef dönemini neyle kıyaslıyorsun…
Bu sırada iki şair ve hocaları var.
hocaları Yılmaz Erdoğan, Behçet Necatigil’i oynuyor
11:38 İki hasta şair, 20’li yaşlarda…
Sadece şiire tutunmuş ve sefil olarak toprağa giriyorlar,
isimsiz sayısız insan gibi…
11:39 S: isimsiz sayısız insan
evet mallesef
ben: Bu arada Heybeliada Senatoryum ve Kandilli Kız Lisesi’ni de görüyoruz ucundan
S: heybeliadayı hiç görmedim
11:40 ben: 2 buçuk saat vereceğini bilerek gir salona.
Ama akılda kalıcı bir Yılmaz Erdoğan filmi…
Bu arada
Günaydın, canım benim 🙂
S: çok istiyorum diyorum ya vizyona girdiğinden beri ama
işin içinda şairler ve şiir olunca izlemeye gönüllü benden gayrı kimse yok
11:41 sana da günaydın
🙂
.
.
.
..
.
.
.
.
.
.
.