İki böcek [01 Ağustos 2008 Cuma]

İkisi de böcekti…
Ama, kendisi karanlıklar içindeyken bile; ateş böceğinin yüzüne bakan arkadaşlarının yüzleri aydınlanıyor, içleri açılıyor, mutlu oluyorlar ve işler kolaylıkla halloluyordu…
Diğer böceğin ise kim gelse yanına, onun ‘ters’ini görüyordu…
Çünkü onun burnu hep pisliğin içindeydi ve geride bırakılmış dışkıları kemirip durmakla meşguldü…
Yüzünden fayda göremeyenler, tersinden fayda göremeyeceğine göre; çekip gidiyorlardı…
O ise, yani kendi zavallılığını idrakten yoksun olan mahluk; alışkanlıkla ve hırsla yuvarlayıp duruyordu “titizlikle ürettiği” küçük toplarını!..

İkisi de böcekti…
Ama sadece birinin elinden ve yüzünden ışık akıyordu karanlığın içine…
İkisi de böcekti…
Ama, sadece biri ışıktan izler bırakıyordu ardında…

Bu sabah fark ettim ki; çevremdeki insanlara kızmaya başladığımda, esasında “bana” bir şeyler oluyor!..

Bunu bir “keşif” olarak yazıyorum kenara:
Etrafımdakilerin yüzü kararmaya başladığında, aslında ışığı kesilen ben’im!..
…..
Her ne kadar, bağırıp dursam ve sorsam da; herkese böyle neler olduğunu!..

Dostlar!.. Yanlış anlaşılmasın; nasihat edecek hal yok bende. Kendi kendime konuştuklarımı duyuyorsunuz bir şekilde. Ve birkaç kişi hoşlandığı için de, herkes okuyabiliyor bunları…

Fakat düşünüyorum şimdi, neden düşünemediğini bazılarının: Bir sene önce yanlarında kimler vardı? Üç sene ve beş sene, ve on sene önce yanlarında kimler vardı?
Ve şimdi kaç kişi var?..

Deliler; kendilerinin akıl hastası olduklarını bilmiyor, farkında mısınız?..
Kendi gördüklerini herkesin gördüğünü, kendi hissettiklerini herkesin hissettiğini, kendi düşündüklerini herkesin düşündüğünü zannediyorlar… Yani bir hasta için “hekiminin yaptığı” delilik oluyor çoğu zaman!..

Soru net, ve tek bugün: Neden ateş böceğinin bütün arkadaşlarının yüzleri ışık içinde?..

Stop
Muammer Erkul
01 Ağustos 2008 Cuma

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir