Yeşildi dünyam, maviydi… Bir de kahverengiydi. …..
Beni bir ürkek ceylanlar tanırdı, bir de çingene serçeler…
Yalnız kuşların sesi gelirken kulağıma bir de kavak yapraklarının…
Sen;
Durgunluğuma düştün…
Ve büyüdün içimde büyüdüün, büyüdün;
Sudaki halkalar gibi.
Yeşildi dünyam,
Maviydi…
Bir de kahverengiydi; sen, bana düştüğünde!..
Bakışların, kendi ortasından büyüyen sıcak halkalar gibi iç içe yayıldı içimde…
…..
Hoşgeldin, dedim.
Hoşgeldin sıcağım…
Hoşgeldin salıncağım!
…..
Ve savruldu başım uzuun bir iple dalına bağlanmış gibi..
Savruldum;
Sendeen sana doğru!
Beni, sadece ürkek ceylanlar tanırken bir de çingene serçeler…
Ve ben, yalnız kuşlarla kavak yapraklarının sesini tanırken…
Sen;
Durgunluğuma düştün…
Ve büyüdün içimde büyüdüün, büyüdün;
Sudaki halkalar gibi.
Sen;
Sessizliğime düştün…
Sen;
Kimsesizliğime düştün…
Belki de onun için böyle büyüdün içimde;
Sudaki halkalar gibi!
………
Bayram müjdesi ister miydiniz?.
Okuduğunuz yazı, bir hafta sonra inşallah çıkacak olan "Sen İstanbul olsaydın" isimli kitabımızdandı…
(Sen İstanbul olsaydın-Muammer Erkul / Nesil)
Stop
Muammer Erkul
07 Aralık 2002 Cumartesi
Coooooooooooooooooookk guzel ama yaa:( Bu yazi nasil olduysa gozumden kacmis ilk defa okuyorum. Oyle sevndimkii bir anlami olmalı tüm bunlarin:)
Tuğçe’cik, “bu yazı” gözünden mi kaçmış :)))
Hepsini biliyor musun yoksa yazıların?
Aferin sana ama bak ne diyeceğim:
99’dan önce (yaklaşık olarak 365 x 5 x 7) kadar daha yazı var ki bunlar sitede bile yok!
Benim de unuttuğum o yazıları inşallah gün ışığına çıkarabiliriz.
Fakat sen takibe devam et, olur mu?
Aynen, devam…
M:)