Köprü
Azgın bir nehrin üzerine, hem de kendi iradesi haricinde “kurulmuş” olan derme çatma, zayıf köprünün;
“Bana gelin. Bu yana gelin…
Kurtulmak isteyen beni bulsun, beni sevsin…
Ve yolu benden geçsin!” Demesi nasıl gurur olur?..
Ardında “hürriyet” olduğunu bilen bir köprünün, yapması gereken de zaten bu değil midir?
Aslında onun arzusu; kendini değil, ardındaki “kurtuluşu” satmaktır!
Hem de büyük kalabalıklar tarafından ezilmek, çiğnenmek, hırpalanmak, eskitilmek… Üstelik çoğu kimse tarafından da hor görülmek ve aşağılanmak pahasına!..
Sen olmadan
Sen olmasan! Sen olmadan, ben ne olurum;
Sen olmadan?..
Adresi olmayan bir mektup gibi yorulmaz mıyım bütün zamanların ve bütün mekanların içinde?..
Sahili bulamayan minik bir dalga gibi kolum kanadım düşmez mi ummanlarda?
Ve rüyalardaki parmak izlerini aramaz mıyım herkesin bildiği dünyada!
Ve sen olmasan…
Sen olmasan kaybolmaz mıyım asıl, kayıpların toplandığı kalabalıklarda?..
Dönebilir miyim bir yeldeğirmeni olsam; rüzgarım olmadan? Ya da bir su değirmeni olsam, akıntına kapılmadan?..
Bir yağmur damlacığı olsam, düşebilir miyim bir yaprağın kollarına; savurmasan bulutumu?
Güleç yüzlü bir baloncuk olsam minik avuçların tuttuğu; uçabilir miyim gökyüzüne, dolmasan içime?..
Biliyorum; varsın.
Biliyorum; yarsın…
Biliyorum ve bildiğim için yazıyorum zaten bunları.
Yani…
Yanisi şu ki; olmasan düşer miydin aklıma,
Sen olmasan?..
—————————————————–
Güzel söz
“Kötümser, rüzgârdan şikâyet eder. İyimser, değişmesini umar. Lider, yelken açar.”
(John C. Maxwell)
Stop
Muammer Erkul
09 Aralık 2001 Pazar