Korkular küçülmez
Korkular; yollarımızdaki ejderhalar gibi…
Korkular büyüyor gözümüzde biz çöktükçe, sindikçe ve çekildikçe…
Korkular devleşiyor; biz korktuğumuzu düşündükçe!..
Korkularımız ömrümüzün sonuna kadar var. Korkular, sonsuza kadar var…
Korkuları yok etmek imkânsız…
Ama korkular durduracak mı seni?.. Döndürecek mi yolundan?.. Vazgeçen birini mi seyredeceksin aynalarda?
Boşuna uğraşıyorsun;
Korkular hep aynı boyda, aynı cüssede… Aynı kükremelerle kesmedeler yolunu…
Korkularını küçültmek için zamanını harcama, başaramazsın!.. Korkular küçülmez.
Ama senin elinde olan, şu:
Hayallerin…
Hayallerin büyütecek seni.
Ve büyüdükçe hayallerinle, göreceksin ki; korkuların, aşabileceğin seviyelere inmiş!
Bu sadece bir karar…
Çünkü senin hayalinin büyüyeceği yer, yine senin kendi için…
Senin adına kim karar verebilir ki senden başka?..
Ya korkunun göbeğine çarpıp duracaksın başını… Veya ayağının dışıyla iteceksin kenara, geçeceksin…
Besle hayallerini… Büyüt.
Hayaller gerçeklerin lokomotifi!
Her şey “hayal”di önce;
Sen bile!
Anne adaylarının düşündüğü tek tablo; yavrusunu kucağına almak…
Bu hayal; akıl almaz zorlukların karşısında güçlü yapıyor onları!..
Ve uysal tavuklar civcivlerinin tehlikede olduğunu gördüğünde kendisinden büyük ve savaşçı düşmanlarının suratını parçalıyor!..
Bütün yazılılar “korku” demek.
Ama “doktor olmak”sa hayalin adı; her minik imtihan o sonuca seni daha da yakınlaştırmış oluyor.
Korkular küçülmez…
Hayaller büyür!
Korkular; yollarımızda ejderhalar gibi…
Ya korkuları büyütüp devleştireceğiz gözümüzde;
Veya hayallerimizi büyütüp biz devleşeceğiz.
Tercih bize kalmış…
——————————————————-
Türk genci düşünüyor
– Ne kötü! Ana Britannica’dan Anadolu’yu öğrenmek.
– Treni kaçırdığıma yanmıyorum ben. Şu bozuk saatleri bize pazarlayan kim?
– Dokuz aydır bekliyoruz. Birlikten ne zaman kuvvet doğacak?
– Annenin sözü kulağına küpe olsun kızım. Başka çeyize ne gerek!
– Kim yedi asırlardır beslediğim “sevgi”yi?!
– Tatlım be! Hayat ne kadar acı değil mi?
– Türk genci düşünüyor! Öyleyse; kupa yedili gelirse okey atacak!
– Kırılmadan önce O, bir akıl küpüydü!
– Bal tutan parmağını yalar, biz niye avucumuzu yalıyoruz?
– Hiç kimse yokken, herkes varmış gibi davranabiliyor muyuz?
– Dişler bile dudaklar arkasına saklanmıştır!
– Tatsız yemeği göze alan, pişmiş aşa su katmaktan çekinmez.
– Aç ördeklerin ayakları dibine tohum ekmeyiniz. Yazık olur!
– Çürük meyveyi ağacı bile kabul etmiyor!
– Pot kırdım içi boş çıktı!
– Bizim ülkede meyve ağacı yetişir, ya sizde? Bizde “darağacı” yetişir!
– Nalsız at fazla koşamaz!
– Bana biraz boşversene!
– Fikir üretmiyoruz artık. Nadasa bıraktık düşünmeyi!
– Meslektaş sayılırız; ben kafa patlatıp gazeteye yazı yazıyorum… Sen de onunla torba kağıt yapıyorsun!
– Kuş Cenneti (!) sizi bekliyor!
– İnsanlar mıknatıs gibidir. Bazısı çeker, bazısı iter. Hiç düşündünüz mü, siz hangisindensiniz?
– Ancak leş kargaları, midelerini düşününce alçalırlar.
Fıkra – Bulmaca – Fıkra – Bulmaca – Fıkra – Bulmaca – Fıkra – Bulmaca
Yumurta
Yumurta kaç para?
Sağlamlar 10, kırıklar 5 bin lira. O zaman bana on tane yumurta kırar mısın?
Yanlış
Öğretmen, öğrencisine sordu. Su kaç derecede kaynar?
Doksan derecede.
Arkadan kalkan başka bir öğrenci düzeltti:
Yanlış öğretmenim. Doksan derecede kaynayan dik açıdır!..
* Hangi maymunlar ağaca çıkmaz?
(Yüksekten korkanlar)
* Fil pazara giderse ne olur?
(Pazar filesi)
* Yapraklarını döken gelinciğe ne denir?
(Kelincik)
* Sarı, yuvarlak ve mutfakta uçan şey nedir?
(Omlet)
Stop
Muammer Erkul
11 Eylül 1999 Cumartesi