İnkârın ikrarının (açıkça söylemenin) özellikle de okullarda moda olduğu yıllarda; bir öğrenci ayağa kalkarak, ders için henüz sınıfa girmiş olan öğretmene;
-Efendim, bir soru sorabilir miyim, diyor.
-Sor, diyor öğretmen.
-Allah var mı? Diyor öğrenci, doğrudan… Diyor ama belli ki az evvel sınıfta bu konu tartışılmış ve belli ki kafaların bir kısmı karışık. Bunun için öğretmen hiç bekletmeden;
-Sen var mısın, diye soruyor.
…..
-Varım, diyor biraz afallamış olan çocuk.
-Sen varsan Allah var, diyor öğretmen… Bak bakalım çevrene; el değmeden yapılmış ne var, kendi kendine olmuş bir şey görecek misin?
Hocanın biri ise kırda dolaşırken bir çoban görüyor ve onu sınamak istiyor. Selamlaşıyorlar ve hemen;
-Allah var mı? Diyor hoca.
-Ya hoca, diyor çoban; bu nasıl bir soru, var elbette!..
-Nerden anladın var olduğunu, diyor hoca.
-Bak diyor şu sürüye; onların bir çobanı olmazsa kurt yer, kaybolurlar… Demek ki bu dünyanın, yıldızların da bir sahibi var…
-Peki diyor hoca, Allah nasıldır?..
-Başını sallıyor çoban sıkıntılı, la havle çekiyor, ama cevap da veriyor:
-Bak, diyor çoban, parmağıyla göstererek… Git şu koyuna ve sor bakalım, sana çobanını anlatsın!..
Bir iftar sonrasındaki sohbette, büyükler anlatıyor ben dinliyordum bunları…
O günden sonra ne zaman bir koyun görsem veya çoban lafı duysam hatırıma gelir oldu insanoğlunun hâli…
Hakikatleri anlatmanın en kolay ve etkili yollarından biri; misallerle, hikâyelerle anlatmak elbette… Biliyorum artık; anlayamadıklarımı öğrenmek istediğim zaman ne yapacağımı: Oturacağım bir koyunun başına; o anlatacak, ben dinleyeceğim, o meleyecek ben anlayacağım!..
Stop
Muammer Erkul
02 Kasım 2008 Pazar