Kral kim? [29 Eylül 1999 Çarşamba]

Kral kim?

Fransa Kralı 4. Henri, bir gün ormanda atla dolaşıyordu. Gezintisi sırasında bir köylüye rastladı. Köylü, bugüne kadar hiç görmediği bu yabancıya sordu:
-Kralın bugün buralarda gezinti yaptığını duydum. Ona rastladınız mı?
-Evet. Ben şimdi onun yanına gidiyorum. İstersen seni de götüreyim.
-İyi ama, ben kralı tanımıyorum. Etrafı kalabalıktır. Kendisine karşı bir saygısızlığım olmasın… Kral olduğunu nasıl anlayabilirim?
-Çok kolay… Onun yanında bulunan herkes şapkasını çıkarır, böylece anlarsın.
Köylü, kralın atının arkasına bindi ve yola koyuldular.
Birazdan kral, maiyetinin yanına vardı ve herkes ayağa kalkıp, şapkalarını çıkardı. Bunun üzerine kral, köylüye dönerek sordu:
-Şimdi anladın mı kralın kim olduğunu?..
-Kim olacak, dedi köylü…
Ya sensin kral, yahut ben!

Son kırk gündür krallar amma karıştı, değil mi?..
Başbakan açıklama yapıyor takan yok, Cumhurbaşkanı konuşuyor; kimsenin umurunda değil…
Ama, derdi yağma yapmak olan üç-beş “kral” üç-beş kişiye fısıldıyor:
“Bir saat on beş dakika sonra deprem olacak… Baksana yeşil kedi sol bıyığını titretti!..”
Hurraa… Herkes sokaklara.
Kral kim?

Anasından emdiği zaten burnundan getirilen, askılı pantalonlu Deprem Dede, kalp makinelerine benzer çizimler yapan cihazlarının başında açıklamada bulunuyor… Ardından, bir öncekine benzemeyen (yahut benzettirilmeyen) başka laflar söylüyor…
İnsanlar düşünüyor; kaale alsak mıı, yoksa almasak mı?..
Biraz sonra; ölü veya diri umursamadan, betonların altına sıkışmış kadınların bilezikli kollarını kesmeye niyetli iki densiz;
“Ard arda üç küçük titreme oldu. Demek ki büyük bir deprem olmak üzere!.. Çabuk yıkıntılardan uzaklaşııın!..” diye bağırıyor.
Kral kim?

Halk ne yapsın;
Her boru başka zortlarken?..
Gazeteler, televizyonlar bu duyarlılık atmosferinde falcılara, malcılara, rantçılara alet ederken kendilerini?..
Çünkü pekçok vampirin ekmeğine yağ sürüyor deprem korkusu.
Krallar bağırıyor:
“Önümüzdeki altı ayda binbeşyüz tane daha deprem olacak. Bunlardan beşyüzü beşin, yüz tanesi altının, on tanesi de yedinin üzerinde bekleniyor…”
En iyisi siz paralarınızı burda saklayın…
En iyisi siz evinizi bu tedbirlerle koruyun…
En iyisi siz benim tavuklarımdan satın alın; çünkü bunlar deprem olmadan beş dakika önce üç kere miyavlar!..
Kim bu kral?..

Nihayet uyanmaya başladı insanların çoğu. Çünkü baktılar ki; her gelene ayağa kalkıp, şapka çıkarmaya başlamışlar… Baktılar ki, her gelen kral değilmiş…
“Varsın, kral da kral olmayanların arasında karışık kalsın bir süre…
Nasılsa kısa zamanda Hanya da Konya da, ak da kara da çıkacak meydana…”

Ve Kral dedi ki köylüye:
“Gel seni atımla götüreyim ki, anla kralın kim olduğunu…”
Birazdan köylü;
“İşte şimdi anladım, dedi…
Kral ya sensin… Ya da ben!”

———————————————————

Nehre yazılan mektup
Hazret-i Ömer zamanında Mısır halkı vâli Amr bin As’a gelerek; “Nil nehrinin bir adeti vardır. Bu yapılmazsa suyu çekilir. İçinde bulunduğumuz bu aydan 12 gün geçtikten sonra bir kız buluruz. Ailesini mal ve para ile razı ederiz. O kızı güzelce süsleyip Nil nehrine atarız” dediler. Amr bin As;
“İslâmiyet bozuk adetleri kaldırmıştır” diyerek bunu kabul etmedi ve 3 ay sonra da Nil nehrinin suyu kesildi. Mısır halkı göç etmeye başladı. Bunun üzerine vali Amr bin As, bir mektup yazarak, durumu Hz. Ömer’e bildirdi.
Hazret-i Ömer mektubu okudu ve bir cevap yazarak:
“Onların adetlerini yapmamakla iyi etmişsin. Mektubumun içindeki kağıdı Nil nehrine bırak” dedi.
Mektubun içindeki kağıtta ise şunlar yazılıydı:
“Allah’ın kulu Ömer bin Hattâb’dan Mısrın Nil nehrine!..
Eğer bundan evvel kendin aktığını zan ediyorsan akma! Eğer seni vâhid ve kahhâr olan Allahü teâlâ akıtıyor ise, vâhid ve kahhâr olan Allahü teâlâdan seni akıtması için dua ederim, akıtmasını dilerim…”
Amr bin As, o kağıdı Nil’e attı. Ertesi gün su akmaya başladı ve hiç kesilmedi.

Gel
Ey kelebek; her sabah, beni çağırmaya gel!
Ay ışığı; sen de, her gece hayal kurmaya gel!
Gökkuşağı; yağmur sonraları, gönlüme,
Sevgiyi, muhabbeti, aşkı doldurmaya gel!
M. Hâlistin Kukul

Yardımcı
İş isteyen biri bakana gelir; “Aman bir iş, der. Ne iş olsa yaparım.”
Bakan, bozkırın ortasındaki bir fabrikanın müdürüne kart yazar:
“Kartı getiren yakınımdır, uygun bir işe alınsın…”
Emir büyük yerden. Müdür, adamı otoparkın önündeki zincirin açılıp kapanmasına memur yapar. Zaten otoparka da sadece müdürün arabası girip çıkıyor.
Bir gün müdür memura sorar:
“İşinden memnun musun?..”
Adam pişkin pişkin:
“Memnunum ama müdür bey… Bana bir de yardımcı verseniz!..”

Böyle göz
Birgün güvercinle şahin arkadaş olmuşlar. Gözlerini uzaklara diken şahin; “Ben, demiş 500 metre ilerdeki bir buğday tanesini görüyorum…”
İkisi birlikte pırr diye havalanmışlar. Tam buğdayın üstüne geldiğinde ani bir pike yapan şahin buğdayı kapmış.
Kapmış ama, kendisi de bir avcının tuzağına yakalanmış.
Şahin çırpınırken, onun haline acıyan güvercin söylenmiş kendi kendine:
“Ben, demiş… Buğdayı görüp de tuzağı görmeyen gözü ne yapayım?..”

* Alimin hatası, kaptanın hatasına benzer. Gemi batınca, onunla beraber birçok insan da batar.
(İmâm-ı Mâverdi)

* Helal kazanmak için yorulup, evine dönen kimse, günahsız olarak yatar. Allahü teâlânın sevdiği kimse olarak kalkar
(Hadîs-i şerîf)

Stop
Muammer Erkul
29 Eylül 1999 Çarşamba

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir