Kur­şun, si­ga­ra, çi­ko­la­ta [09 Kasım 2008 Pazar]

Bütün film­le­ri sey­ret­ti; kal­kan­la­rın ar­dın­da­ki si­lah­lı po­lis­ler, uzun cop­la­rıy­la in­san­la­ra vu­ru­yor­lar­dı!
Kah­ve­ha­ne­ye gir­di. Ga­ze­te­ye tam boy ba­sı­lan po­lis res­mi­ni kes­miş bi­ri, kı­ya­fe­tin taş ve­ya so­pay­la vu­ru­la­bi­le­cek za­yıf nok­ta­la­rı­nı an­la­tı­yor… Si­ga­ra­sı­nı res­min üs­tü­ne değ­di­ri­yor; “iş­te kâ­ğı­dın bu ya­nan yer­le­rin­de gö­rü­len can alı­cı nok­ta­lar­dan, po­li­sin de ca­nı­nın ya­na­ca­ğı­nı” söy­lü­yor­du!
Bir gün an­sı­zın kar­şı­sın­da po­lis­le­ri gör­dü; sim­si­yah­tı­lar ve kask­la­rı­nın için­de­ki yüz­le­ri gö­rün­mü­yor­du.
[Kim ile… Ne za­man… Han­gi şart­lar­da yüz yü­ze gel­di­ğin çok önem­li­dir!]
Po­lis­ler onun kar­şı­sın­day­dı ve­ya po­lis­le­rin kar­şı­sın­da olan ka­la­ba­lı­ğın için­dey­di. Üzer­le­ri­ne kal­dı­rım taş­la­rı, so­ba odun­la­rı yağ­dı­rı­lan po­lis­ler; ko­run­ma kal­kan­la­rı­nın ar­dın­da ge­li­yor; el­le­rin­de­ki cop­la­rı sa­vu­ru­yor­lar­dı. Bel­le­rin­de si­lah­la­rı da var­dı…
Ne ya­pa­ca­ğı­nı bi­le­me­di ço­cuk. Kah­ve­de; po­lis öl­dü­rür, di­yor­lar­dı! Öl­mek is­te­mi­yor­du!.. Et­ra­fın­da­ki kim­se­nin onu gö­re­cek ha­li yok­tu; eğil­di, yer­de bul­du­ğu taş­la­rı avuç­la­rı­na top­la­dı!
[Asıl düş­man­lık ilk taş atı­lın­ca baş­lar!]

“Si­ga­ra öl­dü­rür” di­yor­lar­dı ve her duy­du­ğum­da bir si­ga­ra da­ha ya­kı­yor­dum; ya onun be­ni öl­dü­re­me­ye­ce­ği­ne ik­na ol­mak ve­ya onun­la yol­la­rı­mız ay­rıl­ma­dan bir ta­ne da­ha içe­bil­mek için! Uzun yıl­lar böy­le geç­ti; o be­ni öl­dür­me­di ama giz­li düş­man­lı­ğı­mız hep de­vam et­ti…
Bir sa­bah, üçün­cü si­ga­ra­mı yak­mış ga­ze­te oku­yor­dum…
Gü­zel çi­çek­ler, gü­len yüz­ler olan ga­ze­te­de; “si­ga­ra­nı elin­den bı­rak­tık­tan şu ka­dar sa­at son­ra şu gü­zel­lik­ler, şu ka­dar gün son­ra şu iyi­lik­ler, şu ka­dar yıl son­ra şu dü­zel­me­ler ola­cak” di­yor­du! Şaş­kın, se­vinç­li, mut­luy­dum. Ev­den çı­kar­ken (bir sa­at ön­ce, ay­rı­la­ca­ğı­mı bil­me­di­ğim) pa­ke­ti kah­val­tı ma­sa­sı­nın üze­rin­de bı­rak­tım.
İş­te o ya­rım pa­ket; on­dan kork­ma­dı­ğı­mı ve ona esir ol­ma­dı­ğı­mı bi­le­rek (Ni­san 2000’den be­ri) ha­tı­ra ola­rak bir kö­şe­de du­rur!..

Bu hi­kâ­ye; ken­di­le­ri­ne taş atan ço­cuk­la­ra çi­ko­la­ta, şe­ker… Kız kar­deş­le­ri­ne be­bek, oyun­cak… An­ne­le­ri­ne ve ab­la­la­rı­na çi­çek­ler da­ğı­tan gü­len göz­lü po­lis­le­ri­mi­ze it­haf edil­miş­tir…

Stop
Muammer Erkul
09 Kasım 2008 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir