‘Kuyu’cuk… [02 Mart 2003 Pazar]

Otobüs durağı bizim sokağın ağzındaydı eskiden… İki kere sola bir kere sağa bakıp karşıya geçerdik. Durağın tam arkasında kocaman bir makara vardı, kahverengi… İşte buna çelik halatları sardıra sardıra çekerek kayıkları sudan çıkarırlardı. Makaranın bulunduğu boşluğun her iki tarafında da küçük birer park vardı. Havuzlu parkta, mahallenin emeklileri otururdu güzel havalarda…
Biz, İncirköy Camii’nin, dalgaların tozuyla nemlenen helaları tarafındaki parkta buluşurduk. İncir ağacının altında… Bu kadar gürültüde kim kimi duyabilir, kim kime cevap verebilirdi anlamıyorum, ama mümkündü, oluyordu!.. 

Ceplerimizde cıngıl cıngıl misketler, avucumuzda habire yoklayıp çevirdiğimiz kafalığımızla küçük bir kuyunun başında toplanıyorduk… Sıramız geldikçe bir kedi gibi yere çöküyor, tek gözümüzü kapatıyor, ağzımızın kenarından dilimizi dışarı çıkartıyor, nefesimizi tutuyor, bir süre bekliyor…
…ken; taa Büyükdere-Sarıyer taraflarından serin bir rüzgar geliyor, belimizden girip bütün vücudumuzu okşuyordu…
-At sana!..
-Patladın mı?..
Kafalık misket kuyuya doğru yuvarlanıyordu… Sonra bir başkasınınki, sonra bir başkasının, sonra bir başkasının… Misketini kuyuya sokamadan ayağa kalkan, anlaşılmaz bir şeyler mırıldanıyordu homur homur!.. 

İşte o küçücük çukur, bizim gözbebeğimizdi. Sorsalar, hepimiz; dünyanın merkezinin orası olduğunu söylerdik! Bütün misketlerimizi o çukura doğru yuvarlardık, gözümüz o çukurdan başka yeri görmezdi… Adanalı müezzin amca bazen pencereyi açar ve bize seslenirdi. Parmağını dudağına götürdüğünde, demek istediğini anlar; sadece o, vaktin ezanını okuyup bitirinceye kadar sesimizi kısar, fısıldaşırdık… 

Şimdi sen… Sahildeki parkın içindeki incir ağacının altındaki toprağa oyulmuş o minik kuyuyla ne alâkan olduğunu merak bile etmiyorsun değil mi?.. 

O kuyu, bunca curcuna ve gürültü arasında, kendisine doğru yuvarlanan renk renk misketlerden, sadece bir tanesinin kendi içine düşmesini istiyordu…
O kuyu, bu kadar kalabalık ve karışıklık arasında, kendine yuvarlanan misketlerden, sadece bir tekinin kendi içinde kalmasını istiyordu…
…..
Ama hep, ilk giden sen oluyorsun…
Ve o minik kuyu, her gece yapayalnız kalıyor!.. 

***

BUGÜN YALNIZLIK ÇEKMEZSİNİZ!..
Bugün (Pazar), Ümraniye Haldun Alagaş Spor Kompleksi içinde bulunan A. Süheyl Ünver Kütüphanesinin konferans salonundayız. Saat 13.00’ten itibaren el ele, gönül gönüle şenliğe, eğlenceye, seminere benzer, aklımıza estiğince bir BULUŞMA GÜNÜ yapıyoruz… Girişte, indirimli olarak satılan kitapların geliri yine bu kütüphaneye kalacak (Ayrıca bilet yok) … Başka sorusu olanlar cevaplarını bu organizasyonu gerçekleştiren Naim beyden öğrenebilirler: 0535 469 86 49
Gelirken, kütüphane için HEDİYE KİTAP da getirebilirsiniz…

Stop
Muammer Erkul
02 Mart 2003 Pazar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir