İlk yanışım değildi [04 Şubat 2010 Perşembe]


İlk yanışım değildi ki!..
Pencerem tıklatıldı, kapım çalındı…
Bulunduğum yer, oturduğum zemin, yüksekliğim, genişliğim, biçimim, rengim, çevre düzenim, benle alakalıydı ama doğrudan benim eserim değildi.
Ben, memnundum halimden. Ne verilmiş ise o zaten istediğimdi ve aldığıma razı olmuştum sadece; böylece güzelleşmiştim…

İnfaza gidene ayna verilir mi, verilse de o alır mı?..
Güzel miyim, bilmiyorum ki; sadece her zamanki gibiyim!..
Hüküm: Her zamanki gibi olmak suçundan yanmaya mecbur olmak!..

İlk yanışım olmadığından, anlıyorum; bu son yanışım olmayacak!..
Çünkü söndürecekler. Alevler, dumanlar, kokular içinde inler, kıvranır, kavrulurken çığlıklar duyacağım ve birileri suyla, kumla, köpükle beni kemiren ateşi söndürecek.
Kurtulacağım gene; içimdeki birkaç oda hasarlı, yüzüm parça parça lekeli…
Belki sevdiğim bazı eşyalarımı çıkarıp atacaklar, perde ve döşemelerimi söküp değiştirecekler, dökülüp kabarmış boyalarımı kazıyacaklar… Zımparalayacaklar seni benden ve istesem de istemesem de rengimi yenileyecekler!..
Ben, her penceremin her camından ve canımdan süzülen damlalarla; son yangınımın da izlerinden kurtarılışımı yaşayacağım…

Sonra biri, tıklatılınca açtığım penceremin dibine eğilecek. Orada, yerde duran ve yanmış, bitmiş, iyece hafiflemiş olan kibrit veya çıradan artakalanı dikkatle tutarak;
“Büyük yangın idi çıkardığın, diyecek… Şimdi parmaklarımın ucunda, soğumuş ve dokunulsan küle dönmek üzeresin… Peki hani hayallerin? Hani ümitlerin, hani sevdan?.. Bu nedir sendeki? Hırs mı, inat mı, kıskançlık mı; ki sadece birkaç odasını yakmak için şu konağın… Böyle, kendini feda ettin ve nice güzellikleri başlamadan yok ettin?"

Stop
Muammer Erkul
04 Şubat 2010 Perşembe

 

3 yorum

  1. Kurtulacağım gene; içimdeki birkaç oda hasarlı, yüzüm parça parça lekeli…

  2. Küle dönse de sevdalar, yansa da sevdalılar…
    O külün içinde hep bir kor olur ve yanaaaaar, yanaaar, yanar….
    Dumanı tüter, isi sarar.
    O kimsenin olmayan, sahipsiz, viran konağa dolar…
    Ne biter sevdalar, ne unutulur sevdalılar.

  3. Belki hepsi ey güzel konak, belki hepsi… Belki hepsiyle birlikte bambaşka şeyler de…
    Bir başka yerde tutuşturulmuş… Çaresizlikten gelip pencereni tıklatmış… Söndürüleceği umuduyla geldiği yeri de yakan bir bedbaht… Yanıp tükenmekten mi korktum da sönme derdine düştüm bilmem… Kendi kuytumda yansaydım, bir tek şu zayıf kibrit çöpü olacaktı zarar gören veya hep tükenen, küle dönen… Hep tükense ne yazar, bir kibrit çöpünün kıymeti harbiyesi ne? Böyle düşündüğüm için kolayca koştum pencerene belki de… Şu ufacık varlığımla kocaman, güzeller güzeli bir konağa zarar verebilecek değildim ya!.. Her tarafım ateş olsa nereyi yakardı…

    Sen güzelsin be güzelim, mümkünse değişmesin rengin… Güzel olmayan senin güzelliğini göremeyenler. Rengi değişmesi gereken onlar…

    artakalan…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir