Leyla ile Mecnun’un yaşadığı devirde bir kıtlık olur.
Anlatılan hikayeye göre; Leyla, aç insanlara sıcak yemek dağıtmakta… Uzun yemek kuyruğunda bekleşenler arasında Mecnun da bulunmaktadır.
Fakat sıra Mecnun’a geldiğinde, yemek vermek yerine Leyla elindeki kepçeyi Mecnun’a vurur. Mecnun ise büyük bir ödül almış gibi sevinçle gider ve tekrar sıraya geçer…
Olanlara anlam veremeyen halk Mecnun’a sorar. Derler ki:
“-Be hey deli oğlan! Her seferinde kafana kepçe, sırtına odun yiyorsun da, ne diye hâlâ sıraya geçiyorsun?..”
Mecnun’un verdiği cevap, kısadır, basittir. Ama bu cevap, aslında onun neden Mecnun olduğunun cevabıdır…
“-Görmüyor musunuz, der merakla kendine bakanlara…
Yalnızca bana vuruyor!..”
Bunu çoğu kimse anlamaz bile o zaman.
Ama bunu anlamayanlardan bir teki bile bugün hatırlanmaz.
Ya Mecnun?..
…..
Mecnun’sa naş’şuramda, canımın bi’yerlerinde sızlanıııır durur, özler, terler, yorulur peşinde dolaşmaktan;
Sesini duymayanın!..
…..
Düşünürüm de çoğu zaman;
Ya duysaydı o sesi Leyla, ya sarılsaydı boynuna;
Kim tanırdı, kim bilirdi Mecnun’u?..
Açlık bitti…
Oruçlu günler geride kaldı. Bugün bayrama kavuştuk…
Artık sevinme vakti; içimizdeki kuşlar, uçursun bizi en güzel yere…
…..
Köşemizde buluştuğumuz herkese hayırlı bayramlar, ve bitmeyecek güzellikler diliyorum.
Sevenlerden olun inşallah, ve sevilenlerden…
Stop
Muammer Erkul
14 Kasım 2004 Pazar