Mektuplar / San’dığım…

ONDAN GELEN: ——————

Elimi tutan el sandığım…
Başımda karar kılmış yel sandığım…

Kor yüreğime düşen kar,
Vuslata ereceğim yâr sandığım…

Sığındığım limandın;
Ya kovdun beni, ya çektin kendini…

Sıcağını sevdiğim, yuvam sandığım…
Kanadının altına sokulup, anam sandığım…
Hani nerde altına sokulduğum kanadın?

Yokluğunu ispat ettin sanki…


CEVAP: —————————-

?..
:)))


ONDAN GELEN: —————–

Sandığımı sanmakta yanılmadığım…




CEVAP: —————————-

Çıkmak üzereyiz…
Yazacaklarını sonra okuyacağım…
M:)

ONDAN GELEN: —————–

İyice bir köpüreyim diyorum…
Kabarıp kabarıp, taşayım…
"Şu zaman şunu demişti…"
"Şu zaman şöyle yapmıştı…"
"Şu zaman şöyle davranmıştı bir de…"
..diye sıralayıp bir bir, hepsini toplayayım…
Bu toplamın oluşturduğu bütün kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı, küskünlüklerimi sayayım, dökeyim…
Sonunda da kapıyı vurup çıkayım diyorum… Ama, olmuyor…
Buz tutmuş gönlümden fışkıran buz kristalleriyle dolu gözlerimle gözlerine baktığım anda… O, ılık gözlerine… Ilık ılık birşeyler akıyor gözlerinden gözlerime… Gözlerimden gönlüme… Eriyor buzlar… Eriyorum…

Çatılmış kaşlarla baktığım sımsıcak gülümseyen o yüzün yok mu? Parmaklarımla bastırsam da fırlayıp kalkıyor kaşlarım çatıldıkları yerden… Her taraf inadına "sen" oluyor, pessspembe…
Bütün gücümle ittirdikçe ben, dayanamadığım bir kuvvetle tutup bağrına sımsıkı bastıran iki kol oluyorsun… Başımı koynunda, kokunu burnumda buluyorum…

Haydi söyle söyleyebilirsen!..
Söyle, "hatırlayabilirsen" söyleyeceklerini…

Eskiden de küskün olduğum zamanlar; dayanamayıp gazetedeki yazını okuyacağımda, elimle resmini kapatırdım önce… Ama az sonra avucumu bir öpücük gıdıklar, kaldırırdım elimi ister istemez…

Nasıl demeyeyim artık
"sevgilerle"…

CEVAP: —————————-

Sebebini bilmesem de,
iyi ki küsmüşsün bana!
Sen hep küs bana, bazen sev, bazen kız, sonra gene küs, sev, ama hisset bunları…
Olur mu?
M:)

ONDAN GELEN: —————–

Olar; ama ya bi de barışamazsaaam…
🙂
"Sen hep küs"ü okuyunca, Nasrettin Hoca’nın oğluna dediği geldi aklıma 🙂 Hani, hep dediği şeyin tersini yaptığı için, tersini söylüyor, doğrusunu yapsın diye… O da, "bu defalık babamın dediğinin doğrusunu yapayım" diyor, un çuvallarını derenin ortasında indiriyor ya… :)))

Sevgiler 🙂

….

Bir de bunun üzüntü boyutu var ama…
Dağ gibi üzüntüler şekillenip küsme, kızma haline gelinceye kadar, bir şeyler de eriyor içimde…
Hele bir de, geçenlerde bu üzüntümü bir yerlere yansıtınca, sevdiklerinin (veya sevenlerinin) mutlu azınlığından biri yaramı sarmaya çalışmıştı, iyi niyetle… Üstüne kezzap dökmüştü bilerek veya bilmeyerek…
Yaramı sarıyor diye minnetle bakarken, kezzabı yiyince yaram, bakakalmıştım!.. Daha devam etmesin diye de konuyu saptırıp, kapatmıştım…
F.Kısaparmak’ın şarkısı vardı "Bir kere sevdaya tutulmayagör, ateşlere yandığının resmidir" diye… Öyle…
Gariplik mayana konulmayagörsün…
Hüzün hamuruna katılmayagörsün…
En yapmaz dediklerin bile vuruyor farkında olarak veya olmayarak…

(İsmi mahfuz / 4 – 10 Temmuz 2009)

4 yorum

  1. Şurada kaç kişi var benzer duygulara sahip olan kim bilir???
    Küsmeler, vazgeçmeler, vazgeçemeyişler ve daha neler neler…
    Örneği çookk!.
    ………
    Aşıklık susabilmekmiş.
    Sevgili sesini duysa nee duymasa ne farkeder imiş… Nokta.

  2. Buram buram aşk kokan bir yazı, gereği var mıdır bunca itirafı yapmaya ve karşı tarafı zor durumda bırakmaya bilmiyorum.
    Bence içinde yaşatsaydın daha kıymetli olurdun.

  3. Küsmekten de, kızmaktan da ve hatta dövmekten de bin beter olan şey: ilgisizlik…

  4. [quote name=”Ziyaretçi”]Buram buram aşk kokan bir yazı, gereği var mıdır bunca itirafı yapmaya ve karşı tarafı zor durumda bırakmaya bilmiyorum.
    Bence içinde yaşatsaydın daha kıymetli olurdun.[/quote]

    Doğru söze ne denir.
    Sevdim bunu

    (karşı tarafı zor durumda bırakmaya)

    T.Deniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir