İnce sızı… [21 Nisan 2004 Çarşamba]

Okullar… Ahh, o kullar; ki hem sırt ve hem de kafa hamallığıyla yıllarını harcıyor!..

Ne olacaksın, desen dut fidanına; bilir…
Der ki: Büyüyüp ağaç olacağım… Gölge vereceğim, meyve vereceğim ve dutlarım hem yenecek hem de pekmez yapılıp şifalar dağıtacak… Bir gün yaşlanır ve duramazsam ayakta; kereste olacağım marangoz atölyelerine. Talaş ve sair parçalarımla da ısınacak insanlar ve kaynayacak çorbalar…

Çalarsa, bir çuval “mısır” tohumunun her biri ayrı telden…
Derse biri; “patlıcan olacağım”, biri; “ben üzüm yapacağım”, biriyse; “kabak olacağım” derse, acayip olan budur!..
Veya bir başka acayiplik; pirinç ile buğdayı, pamuk, pancar ve çayı aynı yere ekmektir!..
Değil mi?..

Bir zamanlar; tek elin parmağınca talebe alırmış, hekim veren mektepler. Bir mektep, yeni bir “talip”için açmazmış kapısını, bir talebe uçmadan…
İstidat ile azim;
İki kanadı, değil mi…
Uçuran, kuşu yükseklerde?..
…..
Oysa/fakat araba lastiğini her ne kadar öğütsen bulgur olmaz, un olmaz!..

-2-
Hiçbir fidan bilmiyor yüzmeyi bildiğini!..
Ama hiçbir sal ve sandal; ben yüzemem, demedi şimdiye kadar!
…..
Okullar, tomrukların işlendiği atölyeler, değil de; “hangi fidan hangi iklimi sever, ve hangi toprak hangi filizi kucaklarsa meyvesi daha tatlı olur” sorusuna cevap bulma yeridir!..

Hiçbir fidan bilmese de yüzmeyi bildiğini; bütün sallar yüzüyor!
Ama uzuuun uzun işlenmiş kadırgalar, kalyonlar gömülüyor, zaman zaman sulara!..
Hiçbir fidan bilmiyor yüzmeyi bildiğini… Ve hiçbir ağaç, diyemiyor; yakılsam da ben yanmam!..
…..
Hem kalem ve hem de çıra bir ağaç sürgünüdür…

-3-
Yani, her çocuk, ince bir saz gibi büyür. Ve yani her çocuk; kendi hedefine uçup, saplanabilecek bir ok gibidir…
Peki ne zaman?..
Doğru bir el tarafından, doğru bir şekilde, ve doğru istikamete doğru fırlatıldığı zaman!..

Bir futbol takımı, dünyanın en iyi on bir kalecisine sahip olsa, kadro kuramaz… Ve ne zaman çıksa bu ekiple sahaya, yenilir…
Peki neden? Hadi bilin bakalım…

Her uçağa bir pilot ve bilmem kaç da yardımcı eleman gerekir…
Hostes; kaptan olmayı deneyip de başaramamış kabiliyetsizlere verilen isim değildir. Veya meşrubat dağıtmayı beceremedikleri için değildir, bazılarının kaptan olması!..

Taş yerinde ağırdır, denmez konu eğitimse…
Taş ağır olur; ama, yerine konur ise!..

Stop
Muammer Erkul
21 Nisan 2004 Çarşamba

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir