(ÖZET: Korkudan titreyerek; "yapacağı iğnenin çok acıtıp acıtmayacağını" soran çocuğa bakarak;
"Yaptık ya, dedi adam… Aşı, ağzında eriyen tatlı şekerin içindeydi!"
Bu iğneci, gördüğü en güzel insandı, çocuğun!..)
…..
Herkes yazıyordu zaten, ve de herkes yazmayı deneyecek bu "münbit" topraklarda!.. Bizim satırlarımızın ise bazı şiir sitelerinde, şiir denen öcülerle aynı kulvara sokulduğuna, yazılarımızın büyük çoğunluğununsa "hece sayılarak" yazıldığına bakmayın; şiir, bizim harcımız değildir!
Zaten biz, şairliği bir "rütbe" bilirdik, ve istiklal madalyası gibi göğsümüze takardık; hakikatten şiir yazabilseydik!..
…..
Anlatabildim mi, demeyip (en kaba ifadeyle) soracağım bugün: A’nadın mı?.. Çünkü bir tek bu satırı anlamak için bile, kelimelerin; kurtuluş savaşının (gül ağaçlarından yontulmuş) birer mermisi olduğunu idrak etmesi gerekir insanların…
Ve bedenlerin zindanlardan kurtulması değildir kurtulmak. Ya nedir?..
"Dimağların" zindanlardan kurtulmasıdır!..
Yani yazmaktadır kurtuluş, ve yazacaklarından daha da çok okumaktadır!..
Şimdi, bir sırrım varsa eğer yazmak konusunda, şudur ki benim; insanların gözünün içine bakıyorum…
Çünkü gözünün ortasından "içi" görünüyor her insanın!..
Her yolla… Onları görsem de görmesem de, aynen bir yarasa gibi sinyaller, mesajlar, haberler gönderiyorum insanlara,,, ve bunlar bana birer ipucu, birer kılavuz, birer yol gösterici olarak geri dönüyor.
(İşte bu laf, kolay ele geçmez, büyük bir sırdır…)
Ve çok fazla düşünmüyor, yapıyorum; ama, "sorarak" güvendiğim kişilere. Yani, verecekleri cevapları elbette kaale alacağımı bilen kişilere!..
İşte bu kadarcık sırrı anlamak istemeyip bazıları, sevmediler bizi ve bambaşka şeyler aradılar öküzlerin altında…
Ama taşı delen; yumuşacık damlalardı!..
Biz, sabırla, bir damla daha bıraktık sert mermerin üstüne. Yarın bir damla daha bıraktık. Sonraki gün bir damla daha, sonra bir damla daha, bir damla daha…
Şimdi yukarıya baktım da; kırk yazılık konuyu sokmuşuz iç içe, ama olsun!.. (Merak edenler soruyor zaten "şu ne demekti" diye, ve biz de nasılsa soranlara cevap vermeye çalışıyoruz…)
…..
Velhasıl, yazdıklarımızın talihi,,, ve üstelik tarifi şudur:
Esnemeyen dallar kırılır!..
Kırılan yeşil dallarsa yerde kuruduğunda; "odun" derler adına…
Ateş, önce bunları yutar!..
Stop
Muammer Erkul
04 Mayıs 2003 Pazar